Çocukça Bir Felsefe Hikayesi: “Samanadam”
Felsefe derslerinin ilkokulda ne denli önemli olduğu İngiltere’de yapılan bir araştırmayla yakın zamanda ortaya konmuştu. Yapılan çalışmada haftalık felsefe dersinin öğrencilerin matematik ve okuma-yazma yeteneklerine katkısı gözle görülür bir şekilde artmıştı.
Bir sınıf öğretmeni olarak şunu çok rahat söyleyebilirim ki, ilkokul yaş grubuyla geçirdiğim vakit içerisinde onların sorduğu soruların kalitesi ve soyutluğu ile bizlerin soru kalibresi arasında gezegenler kadar fark var. Bunun pek çok nedeni var tabii ki… En başta eğitim sistemi ve sosyo-kültürel çevre!
Öyle organize edilmiş ki bu iki kurgu, soru sormayı engelleyen, sadece sorulan sorulara “istenilen” cevapların beklendiği bir düzen.
Oysa felsefe de tıpkı çocuklar gibi anlamak için soru sorar. Ve sadece soru sorar. Cevap beklentisi olmadan! Örneğin Aristoteles’e göre felsefe merakla başlar. İşte çocuklarımızın tarifi. Her şey hayret vericidir onlar için. Zihinlerinde hiçbir şey kalıplaşmamış ve evren adeta bir keşif alanıdır.
İşte tam da çocukları kendi düzeylerinde “farkında olmadan” felsefe yapmaya yönlendirecek bir çocuk kitabı var; “Samanadam!”
“Güneşin sevecen bir oyunuyla canlanan korkuluğun, hem çocukları hem erişkinleri felsefenin büyülü dünyasına çeken ilginç masalı” söylemiyle yayınlanan kitap “Anooshirvan Miandji” imzasını taşıyor.
Kitapta kısaca samandan yapılmış bir korkuluğun canlanarak yaşadığı bir dizi olay ve insanla korkuluk arasında kalışındaki sorgulamalar hikaye unsuru…
Hikayenin daha ilk sayfasında tasvir yapılırken kullanılan “Korkulukta korkmayı temsil eden şey belki de sadece ismiydi, korkuluk olmasına karşın kimseye zararı yoktu” cümlesiyle çocuklara ilk dakikadan zıtlıklar üzerine düşünme fırsatı veriyor.
Güneşin ısıtması ile sol elinin gevşeyip hareket ettiğini görünce o zaman sağ elimi de hareket ettirebilirim diye düşünmeye başlaması ise korkuluğun nezdinde insanın düşünme serüvenine bir gönderme yapıyor belki de!
Samanadam’ın özgür olduğu ilk gün sahibinin evinde kalamayıp açık havada özgür olduğunu hissetmesi ve gece korkuluk görevini yerine getirmek istemesi sorumluluk kavramını sorgulatıyor.
Hikayenin ilerleyen bölümünde sahibinin kedisi “Pişan” ile dost olan “Samanadam”ın kedi ile diyalogları oldukça düşündürücü… “Bendeki sevgi ile onların sevgisi aynı mı?” diyalogları sevgi üzerine dakikalarca düşündüren cinsten…
Hikaye kurgusu o kadar akıcı ve mantıksal ki çoğu şeyi burada anlatıp sizlerin ve çocukların beklentisini karıştırmak istemem.
Korkuluğun sahibinin kızı Elmas’a aşık olup karşılık bulamaması, Elmas’ın “inşallah o da kendine göre bir korkuluk bulur” temennisi yine çocukları farklı düşünmeye yönlendiriyor.
Hikayenin sonunda sap, saman, odunların sıkışması, kömür oluşu ve kömürün elmasa dönüşmesi hikayedeki tüm karakterleri ilgilendiren müthiş aforizma olarak şaşkınlık yaratıyor.
Hikayeyi daha fazla anlatmadan Pişan’ ın bitiş cümleleriyle noktalamak istiyorum;
“Güneş, sen yarın doğduğunda yine bir şeyler hazırlayacaksın, biz ise yeniden aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekleyeceğiz ya da zor olanı seçip duymak istediklerimizden vazgeçerek hayatı olduğu gibi göğüsleyeceğiz.”
Bu nitelikli kitabı önerirken öğretmenlere ve ailelere bir tavsiyem olacak;
Lütfen çocuklara "saat kaç?" demeyin, "zaman nasıl geçer?" "onu neden ölçeriz?" deyin.
Lütfen çocuklara "hava açık mı?" demeyin, "gökyüzü neden mavi?" deyin,
Lütfen çocuklara "yemeğini yedin mi?" demeyin, "neden yemek masada yenir?" deyin.
“Şaşırmak! Felsefenin başka bir kökeni yoktur.” (Platon) (M.Ö. 5. YY)
Batuhan Nar
* Bu yazı Eğitimde Teknoloji sitesinden alınmıştır.
* Bu arada Samanadam kitabı üzerinden güzel bir gelişme yaşandı. Ankara'da bir ilköğretim okulunda Samanadam'ı okuyan çocuklar kendi samanadamlarını yaptılar ve yaptıkları samanadamlarla güzel bir sergi düzenlediler. Sergiye Samanadam kitabının yazarı Anoorshirvan Miandji'yi de davet eden çocuklar kitaplarını yazarına imzalattılar. Sergiden bazı fotoğraflar şöyle;
Samanadam'ı indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için buraya tıklayın.