AB’nin “Sevilmeyen ülke Türkiye” algısı nedir, nasıl değiştirilebilir?
1963’ten beri kapısında beklediğimiz AB ile Türkiye’nin üyelik müzakereleri “geçici olarak” donduruldu. AB tarafından neden Türkiye sevilmiyor? AB’nin “Sevilmeyen ülke Türkiye” algısı nedir, neden değişmedi ve nasıl değiştirilebilir? Türkiye-AB ilişkilerinde 22 yıl önce yaşanan benzeri bir gerginlik üzerine AP Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Galle’nin hazırladığı “Sevilmeyen Ülke Türkiye” kitabı, bugünü anlamamıza yardımcı olabilecek önemli bir kaynak.
“Bugüne kadar sevilmeyen Türkiye’nin, dış ilişkilere özel bir önem vermesi gerekmektedir. Yol uzun olacak ve önyargılardan etkilenmeyecektir.”
Bu ifade, 1994’te Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) dokunulmazlıkları kaldırılıp tutuklanan Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin durumuyla ilgili bir rapor hazırlayan AP Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Marc Galle’nin izlenimlerinden oluşan “Sevilmeyen Ülke Türkiye” kitabından. İlk kez bir Avrupalı yetkilinin Türkiye ve Avrupa’ya önyargısız ve taraf tutmadan baktığı, zaman zaman da her iki tarafa yöneltilen sert eleştirileri içeren rapor, hem Avrupa Parlamentosu, hem de Türk yetkililerce olumlu karşılanmıştı.
Ancak 22 yıl sonra Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki karşılıklı restleşme, ilişkilerde bir ilk yaşanmasıyla sonuçlandı. 1963 tarihli Ankara Anlaşması’ndan bu yana yarım asrı aşkın bir süredir kapıda bekletilen Türkiye ile AB üyelik müzakereleri donduruldu.
“Türk Hükümeti Türkiye’yi Avrupa yönünden daha farklı bir yere doğru çekmektedir” ifadesi, AP’nin kararındaki en can alıcı saptama. Benzeri bir gerginlik 22 yıl önce de yaşanmıştı.
Yıllar önce DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp tutuklanmasının ardından yaşanan benzeri gerginlik üzerine yazılan “Sevilmeyen Ülke Türkiye” kitabında yer alan şu izlenimler hâlâ güncelliğini korumuyor mu sizce?
Birkaç alıntı:
“… Türkiye’nin sadık olduğu Batılı ülkelerle yakınlaşmasının reddedilmesi, köktendinciliği ve Avrupa karşıtı milliyetçileri güçlendirmekle kalmayacak, Türkiye’de istikrarı ve genç de olsa laik demokrasiyi tehdit eden PKK ve İslam ülkelerin ekmeğine yağ sürecektir…”
“Ülke, modern, ekonomik açıdan sağlıklı, laik, özgür ve demokratik bir devlet inşa etmek isteyen, ancak bizden de işaret bekleyen iyiniyet ve cesaret dolu bir gençliğe sahiptir. Aralarındaki gerçekçiler bu işaretin, yani tam üyeliğe yeşil ışığın, hemen yarın verilmeyeceğini bilmekteler: Türkiye ekonomik durumunu düzletmeli, Kıbrıs bombasını etkisiz hale getirmeli, demokratik yöntemlerle PKK’nın eylemleri sona erdirilmeli ve uluslararası toplumun da yardımıyla, insan haklarına ilişkin sözleşmeleri uygulamalı, Avrupa’yı İslamın saldırgan olmadığı hususunda ikna etmeli ve ‘askeri’ Anayasasını terk ederek mutlak iktidarı demokratik kurumlara veren yeni bir metin kabul etmelidir.”
“Türkiye ve Avrupa Parlamentosu’nun demokratik siyasal güçleri arasındaki diyalog yeterli değildir. Mahkûm etmekte aceleciyiz, ama ilgi göstermekte, anlamaya çalışmakta ve yardımcı olmakta aynı aceleciliği göstermiyoruz.”
Aslıhan Büyükgül Bozkurt
***
Galle’nin, bugünü anlamamıza yardımcı olabilecek önemli bir kaynak olan “Sevilmeyen Ülke Türkiye” kitabındaki izlenimlerini yeniden okumanızı öneriyoruz. Kitabı incelemek için tıklayın.