ANADOLU KORKU ÖYKÜLERİ 2

Bu topraklar vampirlerle kurt adamların değil, cinlerle gulyabanilerin toprakları.

Bu topraklar, efsaneleri, hikâyeleri ve folklorik unsurları ile birlikte birçok doğaüstü korku öğesine sahip Anadolu toprakları. Bu olağanüstü güçlere ait korkunç motifler, yüzyıllardır dilden dile dolaşan hikâyeler, inançlar ve destanlarla bugünlere kadar gelmiş.

İkinci basımı yapılan Anadolu Korku Öyküleri'nin ikinci kitabı Anadolu Korku Öyküleri-2, ilk kitabın tadı damağında kalanlar için. Yedi farklı öyküsünde de gerilimi adım adım tırmandıran kitapta bir yandan sonraki sayfaya geçmek için can atarken bir yandan da sayfaları çevirmeye korkuyorsunuz. Sizi içine çeken olay örgüsü kitabı soluksuz okumanızı sağlıyor.

Kitabın son sayfasını kapattığınızda evinizdeki tıkırtılardan ürküp, koridorlardan koşarak geçeceksiniz. Aynaya bakamayıp, dolap kapaklarını açarken bir kez daha düşünmek zorunda kalacaksınız. Karanlıkta yürürken, ayak sesleri duyup, kendi gölgenizden korkacaksınız.

Öykülerdeki her hareket, her tıkırtı yanı başınızda oluyormuş gibi sizi yavaş yavaş bir gerilimin içine çekecek. Öykünün içine girdikçe yüreğiniz ağzınıza gelecek.

MERAKLISINA YERLİ ÜRETİM 7 KORKU ÖYKÜSÜ

ZİFİR KARANIN MAVİSİ, Işın Beril Tetik'in öyküsü Altay Türklerinden günümüze uzanan bir korku öğesi üzerine. Kara Neme ile karşılaşan üç arkadaşın başına gelenleri okuduktan sonra uzun süre bu öykünün etkisi altında kalacaksınız.

Kulaklarımda bir an bir soru yankılandı: “Ya çok geç olursa?” Sonradan fark ettim ki, o şey içeri girmek istiyordu. “Beni bırakmayın burada. Yalvarırım, beni de alın.” çığlıklarının yükseldiğini duydum.
Ne diyordu hikâyelerin birinde? Kara Neme almaya geldiğinde, değemediği tek yer olan suya saklan. Su temizdir, su saftır. Leke tutmaz, kin tutmaz, günah tutmaz. Eskiler hep böyle demez miydi?

FIRTINALAR TAKVİMİ, Koray Günyaşar, öyküsünde Anadolu kültüründen gelen birçok mitik varlıktan söz ediyor. Hikâyenin destansı bir havası ve merak uyandıran bir anlatımı var. Betimlemeler öyküyü gözünüzde canlandırmanızı sağlarken, öykünün sade anlatımı gerilimi içinizde hissettiriyor.

Evlerin kapısına dayanan iblisler, cinler ve kılıktan kılığa giren, uzun saçlarını su kenarında tarayan piraboklar ordu gibi köye yığılmışlardı. Her şey bittiğinde Fırtınalar Takvimi yeni tohumlar ekerken, Çolpan sönüp kayıplara karışmıştı. Zaman ve mekân önemsizdi artık.

Fırtınalar Takvimi'ne ait günler onu duyabilenlere adeta bağırırlar. Kan çizgisi... Ardında kalanlar yaşamış, diğer yanındakiler katledilmiş, ölümle yaşam arasındaki çizgi...

OBA, Galip Dursun'un kaleminden çıkan tüyler ürpertici sıra dışı bir öykü. Mağaraya nasıl geldiğini hatırlayamayan Celil'in yüzyıllar öncesinden gelen laneti anlatılıyor. Celil kim olduğu sorusunun cevabını bulduğunda, diğer gizemler de bir bir çözümleniyor. Hikâye halk inançları ve dini tasavvurların ışığında cinlerin insanlarla olan ilişkileri üzerine kurgulanmış. Gecenin asıl sahipleri ile tanışmak için bu öyküyü mutlaka okuyun.

Bunlar gerçekten olmuş şeyler mi yoksa gördüğüm karabasanın etkisiyle gördüğüm hayaller mi bilemiyorum. Mağarada kısılı kalmak tuhaf bir his yarattı bende. Bedenim dünyadan silinirken canımın cine dönüşmesi zaman alırmış. Gözlerim alevlere sabitlenirken tekrar geçmişe gidiyorum.

MEZARDAN GELEN, Mehmet Berk Yaltırık'ın iki kabadayı arasında geçen öyküsünde, mezardan çıkan hortlakların dilden dile dolaşan uğursuz bir hikâye ile insanlara musallat olmaları anlatılıyor. Kendisini adalet arayışı ve hortlaklar ortasında bulan kabadayı için geriye dönüş olmayacaktır.

Mezarlığın bir ucundan kendilerinin olduğu yere doğru yalpalayarak ve sürünerek gelen bir şey vardı. Kan lekeli kefeni rüzgarda savrulurken yamuk yumuk ayaklarıyla ilerliyordu.

 

KONUŞMAYANLAR; Eski Türk mitolojisinde şamanik özellikleri ile bilinen Yelbegen, ruhların toplayıcısı olarak karşımıza çıkıyor Umut Dülger'in hikâyesinde. İki gazetecinin yaşadığı doğaüstü bir olayı anlatırken, aile içi istismar ve töre cinayetlerinin de yer aldığı müthiş bir korku hikâyesiyle baş başayız.

Siz hiç varlığına inanmadığınız bir şey ile karşı karşıya geldiniz mi? Çemberin daraldığını hissediyordum, Gölgesi tüm bedenini kaplamıştı. Şimdi ne olacağını korkuyla bekliyordum? Bir ses, “Aklının örtüsünü kaldırdım, artık benimsin, Yelbegen’insin…” dedi

 

ŞER KARIŞAN VAKİT ile Ayşegül Nergis, köye tatil yapmaya gelen iki genç kızın sıradan tatilinin, gittikleri düğündeki gelin ile birlikte nasıl gerilimli bir hale dönüştüğünü anlatıyor. Köy çeşmesinden içilen su ve gece gündüz karışmaya başlayınca gelin suretine dönüşen tekinsiz yaratıklar insanoğlunun dünyasına ziyarete gelmeyle başlıyorlar.

Anadolu kültüründe sıcağın ve ışığın sembolü olan Güneş'in doğuş ve batış zamanı onların ortaya çıkıp insanlara musallat olduklarına inanılır. Siz siz olun bu saatlerde uykuya dalmamaya dikkat edin.

Olayın birebir tanığı olarak bunları başkalarına anlatsak herhalde aklımızı kaçırdığımızı düşünürler. Öyleyse en iyisi susmak mı yani? Sanki insanlar bir şeylerin bizi değiştirdiğini göremiyorlar... Bu topraklarda neyin neye dönüştüğünü asla bilemezdik. Bilmedikçe daha mı mutluyduk?

GECE IŞIĞI, Demokan Atasoy, taşrayı taşranın gözünden anlatan mitolojik bir hikâyeyi paylaşıyor bizimle. Hikâyesinin temeline Türk sözlü edebiyatında sıkça rastlanan peri kızı motifinin yerleştiriyor. Bir bedene sahip olmak isteyen peri kızının musallat olduğu gencin ve onun yol göstericiliğini üstlenen bir Derviş'in fantastik hikâyesine ortak oluyoruz.

Kaderi iki bilinmez mitolojik güç arasındaki mücadelenin sonuna bağlı olan Azil'in büyüleyici hikâyesi...

Aykız kovuğundan çıkarak özlemle babası Toprağabakan'a sarıldı. Görüşmeyeli kaç yüzyıl olmuştu kim bilir?

 

“Anadolu Korku Öyküleri-2” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

Kapat