At Sırtında Hastalara Yetişen Cumhuriyet Doktorları
Turgut Özakman’ın Cumhuriyet romanında halk sağlığı için yapılan hizmetlere de yer verilmiştir. Belgeler ışığında hazırlanan tarihsel romanın gerçek kahramanlarından biri de Doktor Hayri Bey’dir.
1928 yılında iki yıllık zorunlu hizmet için Urfa’nın Suruç ilçesine atanan Hayri Bey, kaymakamın kendisine bulduğu toprak damlı, iki göz eve yerleşir. Yatağına akrep çıkmasın diye karyolanın ayaklarına su dolu kovaya sokarak uyuyan Hayri Bey, yeni açılan Sağlık Merkezi’ni görünce olanaksızlıklar karşısında şaşırır. Tek katlı, taş bir evde, tek doktor olarak yanında bir sağlık memuru ve yaşlı bir hizmetliyle çalışmaya başlayan Hayri Bey, bölgeye doktor geldiğini duyan hastaların akın etmesiyle en büyük sorunu fark eder: Hastaların hiçbiri Türkçe bilmiyordur.
Kısa sürede, çevrenin biricik umudu olur Doktor Hayri Bey. Köylüler para veremedikleri için utanıp yanlarında yumurta, isot, peynir gibi armağanlar getirmeye başlar Hayri Bey’e.
Hayri Bey milli mücadelenin, cumhuriyetin doktoruydu. Bahane bulmak, şikâyet etmek yoktu sözlüğünde, var gücüyle mücadele etmeyi seçti Hayri Bey. Arapça ve Kürtçe öğrenmeye başladı. Bir süre sonra arkadaşına yazdığı mektupta şöyle diyordu Dr. Hayri Bey:
“Beni tanıyamazsın. Eski Hayri gitti, yerine başka biri geldi. Bunun nasıl olduğunu anlamadım. Hızıma ve çalışkanlığıma ben de şaşıyorum. Halkı çok çaresiz ve cana yakın buldum. Belki ondandır. Yardımım dokunsun diye çok çalışıyorum. Pantolonum ütüsüz. Boyunbağımı attım, mintan giyiyorum. Bir kemanım olduğunu şimdi yazarken hatırladım. Sakal bıraktım. Ata atlayıp köylere de gidiyorum. Fen memuru ile birlikte iki köyü sıtmadan kurtarmayı başardık. Bu büyük olay oldu. Trahom kursuna katıldım. Bazı el, yüz hareketleriyle desteklediğim, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Süryanice ve Fransızca karışımı emsalsiz bir doktor dili icat ettim. İnanmayacaksın ama anlıyorlar. Nasıl anladıklarını bilmiyorum. Can havliyle olsa gerek.
Ben sana bir şey diyeyim mi? Sayımız çok olsa bütün bu salgın, yaygın, yerel hastalıkları da, bitliliği de, bilgisizliği de kısa zamanda yenip mahvedebiliriz. Yazık ki çölde bir testi su kadarız.
Birini iyi edince içimi bir huzur kaplıyor. Anladım ki hocaların anlattığı hekimlik duygusu buymuş. Yokluğun, zorluğun, yorgunluğun, akrep korkusunun ödülü bu. Hepsini silip süpürüyor.”
Cumhuriyetin belki de en zor cephesinde salgın hastalıklarla savaşan, Suruçluların sevgili doktorları Hayri Bey’in tek bir şikâyeti vardı: Her yere yetişememek.
Turgut Özakman’ın iki kitaplık Cumhuriyet romanı 28 Eylül 1922 – 29 Ekim 1923 (Birinci Kitap) ve 29 Ekim 1923 – 10 Kasım 1938 (İkinci Kitap) arasındaki on beş yıllık cumhuriyet dönemini anlatır. “Tarihimizi doğru bilirsek, aramızdaki anlaşmazlıkların çoğu sona erer” diyen Özakman’ın belgeler ışığında hazırlanan iki ciltlik başyapıtını mutlaka ama mutlaka okumalısınız.
İndirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile isterseniz bu bölümün geçtiği Cumhuriyet - İkinci Kitabını, isterseniz iki kitabın bir arada sunulduğu Cumhuriyet – Birinci ve İkinci Kitap Setini satın alabilirsiniz.