Bir Anlamı Var mı: Kurban Kanı, Neden Alnımıza Sürülür?
Bugün Anadolu’da yaşayan bazı geleneklerin kökeni, sandığımızdan da eskilere dayanıyor. “Anadolu Tanrıları” kitabında bizleri aydınlatan Halikarnas Balıkçısı, KYBELE (kurban) törenlerinin ayrıntılarını veriyor. Binlerce yıl öncesinden bugüne taşınan izler, kültür belleğimize kazınmış gibi.
Tadımlık:
“Eskiden beri kurban etmek, tapan insan ya da insanların malı olan bir şeyin Tanrıya sunulması, adanması demekti. Kurban, dualarla yapılan dinsel bir törendir. Kurbanlar ya da hediyeler, kanlı ya da kansız olarak ikiye ayrılırdı. Örneğin, ilk alınan üründen buğday ve başka unlardan yapılma çörekler, tatlılar ve etler, Tanrının önündeki kürsüye konulup yakılırdı. Kürsüye süt ve şarap da akıtılırdı. Törenin böylesinde Tanrıya sunulan yiyeceklerden ona tapmakta olanlar da yerdi. (…) Bu çeşit kurbanlara kansız kurbanlar denilirdi. Kanlı kurbanlar canlı olanlardı. Kurbanlık hayvanlar, çiçek çelenkleriyle ve başka süslerle donatılır, yüzlerine gözlerine –çiçek suyu, gülsuyu gibi- kutsal sular sürülür ve kürsüde papaz ya da yardımcıları tarafından kesilirdi. Hayvanın bir kaba toplanan kanları ya kürsüye ya da tapıcıların üzerine dökülürdü (İstanbul’da ve Anadolu’da Kurban Bayramında, çocukların alnına kan sürmek geleneği buradandır). Sözde Tanrının güçlülüğü, sürülen kanla beraber, kan sürülen insana geçerdi.”
***
Halikarnas Balıkçısı’nın “Anadolu Tanrıları” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.