“Bir Daha Yaralansam ve Bir Daha Bu Hastaneye Gelsem”

Çanakkale gazilerine kucak açan Türk halkı ve şefkatli “Mürefte Kadınları”

Acılarla dolu o sarsıcı savaş günlerinde, cephelerimizde olduğu kadar, cephe gerisinde de Türk halkı birbirine kenetlendi. Sayıca tahminleri kat kat aşan yaralılar, hastanelere sığmaz olmuştu. İki yaralının aynı yatakta yatmak zorunda kaldığı, az kirli gazlı bez ve pamukların bile soda solüsyonunda kaynatılarak tekrar kullanıldığı, yoksulluk, yoksunluk günleri…

Turgut Özakman’ın “DİRİLİŞ Çanakkale 1915” kitabında, çok dokunaklı bir anı aktarılıyor. Arıburnu Kahramanlarından, Mersinli Emin Çöl (1892/1977) yaşadıkları ile Anadolu kadınının büyük özveri ve inceliğine, şefkatine tanık olmuştur:

 “16. TÜMEN 48. Alay astsubaylarından Emin Çöl şarapnel parçalarıyla sırtından yaralanmış, önce Kilye limanına, oradan da küçük bir hastane gemisiyle Mürefte’ye getirilmişti.

Bulgarlar Balkan Savaşı’nın son döneminde güzel Mürefte’yi yakıp yıkmışlardı ama halkının güler yüzünü, cömertliğini, yaşama sevincini yok edememişlerdi. Yaralıları halk ve sağlıkçılar karşıladı. Arabalar bekliyordu. Yaralıları kucaklayıp arabalara bindirdiler. Arabalar küçük, temiz bir binanın önünde durdu. Burası Mürefte okuluydu. Yargıcın, savcının, subayların, o çevredeki hastanelerin doktorlarının eşleri, halkın da desteği ile burada küçük bir hastane kurmuşlardı.

Sağlıkçılar yaralıları yıkadılar, sildiler, tırnaklarını kestiler, yüzlerini, saçlarını tıraş ettiler. Temiz çamaşır, gecelik ve terlik verdiler. Kahvaltı ikram ettiler. Birer mendil armağan ettiler. Yaralılar yerlere serili, sabun ve lavanta çiçeği kokan, bembeyaz yataklara girdiler.

 

Bu hayal edilmesi bile zor güzelliği gerçekleştirenler adlarını, yastıkların ve çarşafların köşelerine kırmızı iplikle işlemişlerdi: Mürefte Kadınları.

Pembe bir bulut üzerinde uyur gibi uyudular.

Sabah erkenden Mürefte hanımları yaralıları ziyarete, bir istekleri olup olmadığını öğrenmeye geldiler. Hepsinin yüzü açıktı. Anadolu’da peçe söz konusu değildi. O, şehirlere, büyükçe kasabalara özgü bir âdetti. Peçeyle, çarşafla bağda, bahçede çalışılabilir miydi?

Yaralılar kendilerini rüyada sanıyorlardı.

Bu inceliklere, şefkate, temizliğe vurulan Emin Çöl cepheye dönmek üzere hastaneden çıkarken, anı defterine şöyle yazacaktı: “Bir daha yaralansam ve bir daha bu hastaneye gelsem.”  (s. 453)

İstanbul’da Haydarpaşa ve Galata’ya yanaşan, yaralı getiren ilk hastane gemilerini de görevlilerle birlikte, yüzlerce kadın iskelede karşıladı. Büyük bir halk dayanışması içinde Mehmetçik onurlandırıldı! Savaş sırasında Türk kadınları ve Hilâl-i Ahmer (Kızılay) hemşireleri, hasta ve yaralılara hizmet için gönüllü olmuş, cephede ya da cephe gerisinde canla başla çalışmıştı.

Mürefte Kadınları” gibi, tüm kadınlarımızın gösterdiği ana şefkati ve kardeşlik duygusu; korkunç günler yaşamış savaş gazilerine kuşkusuz “ilaç gibi” gelmişti!

Turgut Özakman’ın belgesel romanı, bizi aydınlatan tarihi gerçekler ve göz yaşartan nice anılarla dolu. “DİRİLİŞ Çanakkale 1915” içerdiği belge ve tanıklıklar ile ulus bilincini tazeleyen, akıcı bir dille yazılmış çok önemli bir eser. 

Turgut Özakman’ın “DİRİLİŞ Çanakkale 1915” belgesel romanını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat