Birbirimizi mi, yoksa Boğaz’ı mı seviyoruz?
“Annemin ölümünden bir süre sonra adını babamdan sık sık duyduğum ama yüzünü hiç görmediğim bir akrabamızın, İstanbul’da yaşayan amcamın oğlu İhsan’ın yanında buldum kendimi. İhsan…”
“Benim ikinci Tanrım İhsan’dır.”(….) içine düştüğüm korkular cehenneminden çekip çıkarmaya çalıştı. Düşünmeyi, düşlemeyi öğretti bana.
Bir değişim sürecine girmiştim. O günlerde öğretmenim İhsan’ın kılavuzluğunda hem geleneğimizi hem de çağdaşlığımızı keşfetme yönelimi içindeydim.”
***Mümtaz; Emin Özdemir’in Kurmaca Kişiler Kenti’nde Türk-Osmanlı mimarisinden esinlenmiş bir evde yaşamaktadır. Geniş saçaklar ve aydınlık bir cumbanın bulunduğu evin ön cephesinde, pencere kafesliklerine kadar, duvar resimleri yer alır. Boğaziçi’nin güzelliklerini yansıtan manzaralar, gravür ve tablolardan eski İstanbul meydanları, sokakları ile Levni’nin bir minyatürü, Renoir’nın Kitap Okuyan Kadın tablosu… Tüm roman kahramanlarının evlerindeki duvar resimlerinde olduğu gibi, burada da ev sahibi Mümtaz’ın ruh ve yaşantısıyla bağlantılı izlekler bulunmaktadır.
İki sevgilisi vardır Mümtaz’ın: Biri Nuran, öteki İstanbul.
Mümtaz ve Nuran’ın sevdiği her şey birbiriyle örtüşür. Boğaz’ın güzellikleri, doğa, sanatın her dalı… Hem birbirlerini, hem İstanbul’u çok severler. Mümtaz, Kurmaca Kişiler Kenti’nin yerli kahramanlarından biridir. Onu ziyarete giden yazara çok şey anlatır, aydınlatır.
KURMACA KİŞİLER KENTİ’NDE,
MÜMTAZ ile YAZAR KONUŞUYOR:
“Biliyor musun” dedim, “yaratıcın Tanpınar’la aranızda kimi benzerlikler var. Yüz yapınız olsun, gözlerinizin biçimi, kaşlarınızın kalınlığı olsun, yakından bakılınca onunkileri anımsatıyor.”
Yüzünde bir gülümseme belirdi, varla yok arası.
“Olabilir” dedi. “Doğal değil mi babalarla oğullar arasında bu türden benzerliklerin oluşu? Hem başka yönlerden de bizi birbirimize benzetenler çok olmuştur.”
“Nasıl?” dedim.
“Söyleyeyim” dedi. “Benim de çocukluğum acılar, savruluşlar içinde geçmiştir, yaratıcımınki de. Yazma, yaratma tutkusu bende de vardır, yaratıcımda da… Onun da yüzünün bir yanı Doğu’ya, bir yanı Batı’ya dönüktür, benim de. O da üniversitede öğreticidir, ben de. Sanırım, bunları öğrenmek için gelmediniz bana.”
“Haklısın” dedim. “Benim sorum, daha doğrusu öğrenmek istediğim şu: Roman kişisi olarak yaşam serüveninden, yazarının sana yaşattıklarından, varoluşuna üflediği soluktan memnun musun?”
Gözlerini karşı duvardaki büyük tabloya, Kızkulesi ve çevresindeki martıları, kayıkları, sandalları gösteren resme dikti. “Doğrusu, kızdığım, öfkelendiğim anlar olmadı değil.”
(s.142-143)
Emin Özdemir’in “Kurmaca Kişiler Kenti” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.