Çocukları Eleştirel Düşünmeye Teşvik Eden Bir Kitap: Bilge Çiçek

Başta Küçük Kara Balık olmak üzere Samed Behrengi’nin kitaplarını çeviren ve kendi yazdığı çocuk kitapları da büyük ilgi gören Anooshirvan Miandji ile yeni çıkan çocuk kitabı Bilge Çiçek üzerine bir söyleşi yaptık.

  • Merhaba, öncelikle tebrik ederiz. Filozof Meşe, Samanadam ve Muz Cenneti kitaplarından sonra Bilge Çiçek’le, yine çok sevilecek sıcacık bir çocuk kitabıyla okurlarınızın karşısındasınız. Sizi çocuk kitapları yazmaya yönelten nedir?

Açıkçası biliyorsunuz ben ilk önce eczacılık sonra da bilim felsefesi okudum. Hiç çocuk felsefe kitapları veya çocuk edebiyatı gibi bir öngörüm yoktu, ancak Samanadam masalım çocuklar tarafından büyük ilgi görünce kayıtsız kalamadım ve yayınevinin teşviki ile yeni eserler ortaya çıktı. Sonra anladım ki kitap yazarken yazarındır ancak çıktıktan sonra okurundur. Okur severse eser yaşıyor.

  • Yeni kitabınız Bilge Çiçek’te çocukları neler bekliyor?

Bilge Çiçek benim dördüncü çocuk kitabım, bu kitapta da diğer çocuk kitaplarımda olduğu gibi pek soruya cevap aranıyor. Hikâye genç bir sınıf öğretmeni ve kıdemli bir rehber öğretmen arasında geçiyor ve neyin ne zaman yapılması gerektiği sorusu ile başlıyor. Bu soru sebat ve emek kavramına götürüyor, ondan sonra sabır kavramı devreye giriyor, devamında sabrın ne olduğu ve nasıl edinildiği ile ilgili sürükleyici bir hikâye okurları bekliyor. Hikâye zor açan bir çiçeğin açıp açmayacağı sürecini ve bu sürecin nasıl yaşandığını anlatırken aynı zamanda çocukları sorgulamaya teşvik ediyor.

  • Daha önceki kitaplarınıza da bakınca çocuklara felsefe öğretmek, merak eden, sorgulayan bir bakış açısı kazandırmak gibi çabalarınızın olduğu görülüyor. Çocuk ve felsefe ilişkisine nasıl bakıyorsunuz?

Çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Bakın gün geçmiyor ki teknolojinin önemi daha da belirgin hale gelmesin. Biz artık biliyoruz ki eğer teknoloji doğru şekilde kullanılırsa hem bize hem de çevremize yararlı olacaktır. Ancak teknoloji bilimin uygulamasıdır. Bilim de bilmekten gelir. Bilmek için de anlamak gerekir. Anlamak için de düşünmek gerekir. Düşünmek de felsefenin işidir. Yani kısacası anlıyoruz ki daha müreffeh yaşamak ve yaşatmak için, adil, anlayışlı, hoşgörülü bir toplum için doğru düşünmeyi herkesin asgari seviyede yapabilmesi gerekiyor. Çünkü bir işin ölçüsü insandır ve insanın ölçüsü de düşünceleridir. Felsefe sözcüğü Latincede “bilgeliği sevme” anlamına gelir. İçtenlikle söylüyorum çok küçük yaşta basit birkaç sorgulama ve eleştirel düşünme becerisini çocuklara kazandırmakla onların hayatında büyük kolaylıklar sağlamak mümkündür. Biz bu çocukların neler yaşayacağını bilemeyiz ama bir kere onlara analitik ve eleştirel düşünmeyi aşıladık mı onlar durum ne olursa olsun, akla ve vicdana uygun seçimi yapabileceklerdir. Eğitim bir neslin önceki nesillerin hatalarını tekrar etmemesi ise felsefe şarttır.

  • Bilge Çiçek’ten bir alıntıyla devam edelim. “Önce düşüncelerimizi düzeltmek gerekir, sonra onlar diğer her şeyi düzeltir.” Düşüncelerimiz ve yaşam pratiklerimiz arasındaki bağı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önyargılar, safsatalar ve psikolojik etkiler ciddi derecede bizim algımızı saptırabiliyor. Bunların bazıları aileden geliyor, bazıları çevreden ve bazıları da kişinin kendi zihin dünyasından kaynaklanıyor. Tüm çalışmalar şunu gösteriyor ki önyargılar ne kadar çok ise o toplum yeni fikirlere o kadar kapalı oluyor. Yeni fikirlere kapalı olan toplumlar da bilim yapamaz, icat yapamaz, yenilik getiremez, böylece yavaş yavaş tüketen toplum olur. Tüketen toplum da üreten toplumun himayesine girer. Böyle bir toplum olmak istemiyorsak dünyamızı yorumlayan düşüncelerimizi özeleştiriye ve sorgulamaya, yeri geldiğinde değişime açmalıyız. Her uygulamanın atası bir düşüncedir der Ralph Waldo Emerson. Ben kendi hayatımdan biliyorum, empati yaptığımda, kendimi başkasının yerine koyduğumda, düşüncelerimi sorguladığımda çok güzel sonuçlar aldım. Değişime karşı direnci yenebilirsek çok aydınlık günler bizi bekliyor olacaktır.

  • Yazdıklarınızla çocuklara dokunabildiğinizi düşünüyor musunuz? Çocuklardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Her şey Samanadam ile başladı. Samanadam’ı okuyan bir ilkokulda neredeyse tüm çocuklar saman adamlar yapmışlardı, inanılmaz bir manzaraydı, bir okul düşünün onlarca saman adam, çeşit çeşit özenle yapılmış giydirilmiş ve her biri için tek tek ayrı ayrı mektuplar yazılmış. Ben çocukların uyguladığı bu müthiş enerji karşısında tepkisiz kalamadım. Keza Filozof Meşe’yi okuyan pek çok çocuk okullarında tek tek yapraklar hazırlayıp üzerine çeşitli düşünceler yazıp sonra bunları özenle birleştirip ağaç yaptılar. İleride, “Neden çocuklar bu kitapların karakterlerini gerçek dünyaya taşıyor?” sorusu belki bir tez çalışması olabilir. Gittiğim her yerde yeni kitaplar yazmamı ısrarla istemeleri de başka bir mutluluk. Yurdun tüm kocaman yürekli çocuklarına minnettarım.

  • Son olarak çocuklara neler söylemek istersiniz?

Çocuklar, ben bu kitapları büyükler için çocuk dilinde yazmak istedim. Öyle de oldu siz de okudunuz, anne babalarınız da okudu, iyi ki bunu yaptınız, lütfen onlara da okutturmaya devam edin, çünkü eğer aile değişmezse hiçbir şeyi değiştiremeyiz, her şey evde başlıyor. Anne babanız güzel düşününce her şey güzel olmaya başlar. Yoksa okulun öncelikli amacı fizik, matematik veya kimya öğretmek değildir. Okulun amacı iyi insan yetiştirmektir. İyi insanın da tanımı vardır: “Kendisine ve başkalarına zarar vermeyen kişi.” Neden? Çünkü zarar vermek kolay, kırmak kolay ama onarmak zor. Faydalı olmak ise sonradan gelir, emin olun. Kimse kimseye zarar vermezse cennet ayağımıza gelir. Can, en değerli hediyedir. Kimse kimsenin canını almazsa, kimse kimsenin canını sıkmazsa, kimse kimsenin canını üzmezse, dünyalar bizim olacaktır.

Sevgiyle kalın...

* Bu söyleşi Sözcü gazetesinde yayımlanmıştır.

 Anooshirvan Miandji’nin Bilge Çiçek kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile satın almak için hemen tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat