Domino Ayşe, Kara Fadik ve diğerleri...
Domino, tepesine takındığı çiçeklerle başını ilkbahardaki dağ yamaçlarına çevirirdi. Kötü yola sapmış olsa da kalbi temiz, evi tertemizdi. Hayatın neler getireceğini kim, nasıl bilsin?
Mermerden, Dorik stilde bir tapınak kalıntısı bulunan kıyıdan, deniz kabukları ve deniz boncukları toplardı. Dağdan ise acı ot, kenger gibi Egelilerin çok sevdiği otları... Kara Fadik’in yeryüzünde kimseciği yoktu.
Kaldırımlar üzerinde; hafif rüzgârda salınan bir mum alevi gibi, dik ve oynak kayıveren bir daktilo kızdı Gülşen. Beyoğlu’nun kalabalığı arasından Tünel’e doğru giderken hesapları vardı, herkes gibi; ancak ufak bir detay, hesapları alt üst etmeye yeter de artardı bile.
İki küfe portakalı, eşeğiyle pazara götüren Raziye, Megafon Şaban Kaptan’ın biricik kızıydı. Ona kolay kolay kıyamazdı. Yine de hayat, insanı uçurumun kenarında yakalayınca, kalp kırmadan inadı kırmak gerekir.
Çakır Hatice, Fosforlu Handan, Aygır Zehra… Halikarnas Balıkçısı’nın edebi tadı doyumsuz hikâyelerindeki kadın kahramanlardan bazıları... Ve “Parmak Damgası” bu güçlü kadın portreleri için özellikle okunmaya değer.
Tadımlık…
“…Bacakları, flüt sesleri gibi pürüzsüz ve düzgündü. (…..) Şu kadının bluzu mavi olmayacaktı. Öteki kadının rugan ve sarı deri iskarpinleri eşekarısına benziyor. Önümde zamanın karanlık bir uçurumu açılıyor. Onu pembe ipek iç çamaşırlarımla açacağım. İşte şu berber dükkânındaki aynada kendimi boyumca görüyorum. Mükemmel! Yaşa Gülşen!”
Halikarnas Balıkçısı’nın “Parmak Damgası” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.