Gâvurcu İrşat, Hatif ve Diğerleri… Kurtuluş Savaşı’nda, Basının Satılık Kalemleri

Ulusal Bağımsızlık Savaşımıza kalemiyle ihanet edenler bu kitapta.

Basının gücünü ve toplum hayatındaki yerini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı boyunca “millî bir basın” oluşması için büyük çaba göstermiştir. Anadolu basını, Ulusal Savaşımızın kazanılmasında önemli rol oynamıştır.   

İstanbul basını, padişah ve işgal güçlerinin yoğun baskısı, sansürü altındaydı. İstanbul gazetelerinin, uğradıkları sansür yüzünden bomboş sayfalar halinde yayımlandığı oluyordu. Bu gazetelerin hiçbirinde, 1921’e kadar “Kuvayı Milliye, Ulusal Bağımsızlık Savaşı ve Mustafa Kemal Paşa”nın adı bile geçmiyordu.   

Yunanlar İzmir’i işgal ettikten sonra, halkın birçok özgürlüğünü kısıtlamış, İzmir basınına da büyük sansür uygulamaya başlamıştı. Kuvayı Milliyeciler ise “zorba, haydut, çete” sıfatlarıyla İzmir gazetelerinde ancak yer bulabilmişti.

Anadolu basını ise sansürden ve İstanbul’dan uzak, ancak olaylara daha yakın olduğu için; gerçekleri görüyor, ulusal bağımsızlık hareketini samimiyetle destekliyor, her türlü bilgiyi aksatmadan verebiliyordu. 

Ulusal Basın ve Mustafa Kemal Paşa

O tarihlerdeki iletişim araç ve koşulları düşünülecek olursa; halkın olanı biteni öğrenmesine engel olacak, halkı aldatacak, kamuoyunda kafaları karıştıracak pek çok olumsuzluk vardı: Padişah ve halife yanlısı isyancılar, azınlıkların propagandaları, yabancı gazetelerin yanlış ve zararlı yayınları… Kuvayı Milliye aleyhine kışkırtma yaratmak için Damat Ferit Paşa ile işbirliği yapan hainler…

Bütün bu olup bitene ve hainliklere karşı durmak, kamuoyunu Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın yanına ve içine çekmek, onu aydınlatabilmek konusunda hiç kuşkusuz basına önemli bir sorumluluk düşüyordu.

Özellikle 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra; Meclisin çalışmalarını, kararlarını duyurabilmek ve ulusla bütünleşebilmek için basın en güçlü silah olacaktı.

    

Halka “Ulusal Bağımsızlık Savaşı” ile ilgili bilgilerin ulaştırılabilmesi için önce Sivas’ta “İrade-i Milliye” ve daha sonra Ankara’da “Hâkimiyet-i Milliye” gazeteleri çıkarılacak, Ankara’da Anadolu Ajansı ve Matbuat Umum Müdürlüğü kurulacaktı.

Anadolu basını; millî birliği tehlikeye düşürecek kışkırtma ve yalanlara karşı halkı uyanık tutmuş, ulusal bağımsızlığı sağlayacak karar ve hareketleri zamanında bildirerek çok önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Yunan Beslemesi “İrşat” Gazetesi

Kurtuluş Savaşı boyunca Türk basını ne yazık ki bütünüyle bağımsız ve ulusal bir basın olarak kalamamıştır. Bu yıllarda sansür, Türk basınına büyük zarar vermiş, işgal kuvvetlerinin yönetimi altındaki basın bağımsız hareket edememiştir. Bu arada, kalemlerini işgal güçlerinden yana oynatan, çıkarları için bambaşka yollara sapanlar da çıkmıştır:

İrşat gazetesine, Balıkesir’deki Türk halkı, Gâvurcu İrşat adını takmıştı. Gazeteyi çıkaran Ömer Fevzi, Yunan propagandasının yapamadığını, haktan ve Müslüman halktan yana görünerek yapmaya çalışıyordu. Yunan işgal kuvvetlerini memnun etmek ve Yunanları Anadolu halkına dost göstermek için her çareye başvuruyordu. Bunun için çoğu kez halkın dinsel duygularından yararlanma yolunu seçiyordu. Hıristiyan işgal ordusunu Müslüman Anadolu halkına hoş göstermek amacıyla Yunanların Müslümanlığın koruyuculuğunu yaptığını yaymaktan çekinmiyordu. Gazetede zaman zaman iri puntolarla şu haber başlıkları yer alıyordu:

‘Yunan yöneticiler Müslümanların Ramazan’da top atmalarına izin verdi…’

‘Yunan Olağanüstü Komiseri Mösyö Steryadis yetimlere hediyeler dağıttı.’

‘Dini bayram günlerinde yirmi bir pare top atılacaktır.’

‘Mösyö Steryadis, İslam Darüleytam ve Sanayi Mektepleri’ne kurbanlık koyunlar hediye ederek Müslüman yetim çocukları sevindirmiştir.’

Gazeteci Ömer Fevzi, yazıları, tutumu ve davranışlarıyla besleme basına iyi bir örnek sergiliyordu. Anadolu’nun o karanlık günlerinde yalnız yurduna ve ulusuna ihanet etmekle kalmıyor, dinini de pazara çıkarıyordu.

Gazete bugünkü sayısında (20 Ağustos 1921), umutlarını Ankara’ya bağlayan yurtseverleri yılgınlığa düşürmek için, ‘Mustafa Kemal’e karşı da bir kaynaşma var’ dedikten sonra şöyle sürdürüyordu yazısını:

‘Ankara Lonca’sında üç aydır aylık alamayan milletvekilleri birbiri ile didişmeye başlamıştır.’

Bir insan kendini satmaya görsün, yapamayacağı bir şey yoktu. Yurdunu, ulusunu, dinini birkaç altına sattıktan sonra Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’ni bir loncaya, bir esnaf birliğine benzetmekten kendini alamaması doğaldı. Yabancı paralarla beslenen basın esnafının; sermayesi can, kan ve ter olanların Ankara’daki kavgasını da paraya dökmesi yadırganamazdı.” (s. 494-495)

 GÂVURCU İRŞAT’ın “Yazı İşleri Müdürü”  Ömer Fevzi Hakkında…

Gazetenin yazı işleri müdürü olan ve aynı zamanda Trabzon’da “Selâmet” gazetesini çıkaran Damat Ferit yanlısı Ömer Fevzi, Sivas’ın Kuvayi Milliyeciler tarafından ele geçirilmesi üzerine Balıkesir’e kaçıp İrşat’ı çıkarmaya başladı. Yazılarıyla Mustafa Kemal ve Kuvâ-yi Milliye aleyhine bir kampanya başlattı. Bu arada Yunanlardan her türlü yardım ve desteği gördü. Gazete, 1920 Ağustosundan Balıkesir’in düşman işgalinden kurtarıldığı 6 Eylül 1922’ye dek yayın hayatını sürdürdü. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması üzerine gazetenin sahibi Ömer Fevzi, “Yüzellilikler” listesine alındı; ancak 1938’de çıkarılan af sonrası Türkiye’ye dönebildi. 

“HATİF” Gazetesi ve Mustafa Kemal’i Lanetleyen Bir Şiir

Mustafa Kemal Paşa, kendisine sunulan Avrupa gazetelerinin Türkiye ile ilgili haber özetlerini, yabancı haber ajanslarının bültenlerini, Anadolu ve İstanbul gazetelerini inceliyordu. Hatif adlı Türkçe gazeteye göz atarken, bir ara duraladı. Serinkanlılığını korumaya çalışarak gazetede kendisi için yazılan şiiri yeniden okudu.

‘Düştü mü paşam, düştü mü,
Boynuzlu külahın?
İran'a mı, Turan'a mı, Afgan'a mı niyetin?
Al git bütün adamlarını
Defol! Git!
Ervahına, ecdadına lanet!’

Mustafa Kemal Paşa, gazeteyi bir süre elinde tuttuktan sonra, basın işleriyle görevli memura uzattı. Acı bir gülümsemeyle: ‘Bunu saklayınız’ dedi.

Hatif gazetesi, Yunanlar Eskişehir’i aldıktan sonra Eskişehir’de yayımlanmaya başlamıştı. Gazeteyi çıkaran, devletin resmi yayınlarını basmak için kurulmuş olan İl Matbaası Müdürü Hüsnü Yusuf adında bir devlet memuruydu. Mustafa Kemal’i lanetleyen bu şiiri de Hüsnü Yusuf yazmıştı.

Yunana kaptırılan topraklarda yeni ihanetler yeşeriyordu…” (s. 353)

Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Hüsnü Yusuf Trakya'ya kaçmıştı... Mustafa Kemal, Yusuf'un da "150"liklerin listesine konulmasını isteyen arkadaşlarına aynen şunları söylemişti:
"0, benim şahsıma hücum etmiştir. Davaya ihaneti yoktur. Düşmanlık ikimizin arasındadır. Bu sebeple onu hainler listesine koymayın..." (Bu bilgi, Enver Behnan Şapolyon’un "Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın" kitabından alınmıştır). 

Alptekin Müderrisoğlu’nun yazdığı “SAKARYA” belgesel kaynaklara dayalı ve büyük bir emekle hazırlanmış çok önemli bir eser. Yakın tarihimizin dönüm noktası olan bu zaferin yaşandığı günleri her yönüyle anlamak, ekonomik ve sosyal koşulları içinde kavramak için okunması gereken bir kitap.

Alptekin Müderrisoğlu’nun “SAKARYA” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat