İkinci Dünya Savaşı Boyunca Barışı Arayan Lider

İkinci Dünya Savaşı sırasında İnönü’nün yürüttüğü barışçıl siyasetin yanlış bilgilerle gözden düşürülmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz. Mehmet Akif Demirer’in, İnönü’den İkinci Dünya Savaşı adlı kitabı, kasıtlı olarak yaratılan bu toz duman içinde, belgelere dayalı bir derleme ile dönemin gerçeklerini önümüze getiriyor. Meclis konuşmalarına ait tutanaklar, makaleler, iç ve dış basından gazete haberleri ve röportajlardan oluşan İnönü’den İkinci Dünya Savaşı, dönemle ilgilenen herkesin okuması gereken bir kitap.

İnönü’den İkinci Dünya Savaşını okuduğunuzda, ilkeler açısından Türkiye’nin savaş boyunca aynı çizgide kaldığını görüyorsunuz. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle hareket eden İnönü ve arkadaşlarının uyguladığı dış politikanın en güzel özetiyse, “Ne başkasının bir karış toprağında gözümüz var, ne de başkasına bir karış toprak veririz” cümlesi.

İkinci Dünya Savaşının hem kazananlarına hem de kaybedenlerine yıkım getireceğini ilk gören kişilerden birisi İsmet İnönü olmuştu. Savaşın sonuna gelindiğinde, Çin’de 15 milyon ile 20 milyon arasında insan ölmüştü. Sovyetler Birliği 27 milyon civarında kayıp vermişti. Polonya nüfusunun %17’sini, Almanya %10,5’ini (7.293.000 kişi), Yugoslavya ise %7’sini kaybetmişti. Sadece Çin’de ölen insan sayısı Türkiye’nin o zamanki toplam nüfusundan fazlaydı. Fransa’da asker ve sivil olarak toplam 500 bin kişi ölmüş, -sadece Fransa’da- soykırımda öldürülen Yahudilerin sayısı ise 80 bin kişiyi aşmıştı. Komşumuz Yunanistan’da soykırım dahil toplam kayıp sayısı 300 bin kişiden fazlaydı. Japonya’nın kayıp sayısı 3 milyon kişiye yaklaşıyordu.

İşte İsmet İnönü ve arkadaşları, Küba’dan Hindistan’a, Singapur’dan Güney Afrika’ya, Doğu Timor’dan Irak’a kadar dünyanın bütün ülkelerinin kayıplar verdiği bu savaştan Türkiye’yi tek bir yurttaşının burnu bile kanamadan çıkartmayı başardı. Ancak bütün dünyada saygınlık uyandıran bu barışçıl siyaset, zaman içinde karalamalara konu olmaktan kurtulamadı. Bu dönemden geriye ekmek karneleri, karartmalar ve yoksullukla ilgili anılarla birlikte rakiplerinin, “Bizi aç bıraktın” diye bağırttığı çocuklara, İsmet İnönü’nün verdiği yanıt kaldı: “Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım.”

1941 yılında Time dergisi, kapağında İsmet İnönü’ye yer vermişti. Time, İsmet İnönü için Stalin’in şu sözleri söylediğini belirtiyordu: “Rusya’nın dışında tavsiyesine saygı duyduğum tek kişi İsmet İnönü’dür.” Aynı makalede İnönü’nün Hitler’i köşeye sıkıştırabilecek kadar sert ve yetenekli bir lider olarak tanındığı vurgulanıyordu. İnönü’nün bu saygınlığının altında yatan ana neden ise güttüğü barışçıl siyaset ve tarafsızlıktı.

Türkiye, 1934 yılında Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yla Balkan Antantını kurmuş, Orta Doğu’da İran, Irak ve Afganistan’la birlikte Sadabat Paktında yer almıştı. 1936’da imzalanan Montrö Anlaşmasıyla Boğaz’daki tahkim ve müdafaa hakkına sahip olmuştu.

Türkiye, yaklaşan savaşta hem İngiltere hem de Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmaya gayret gösteriyordu ancak 1938’de Almanya Çekoslovakya’yı, 1939’da ise İtalya Arnavutluk’u işgal edince işler karıştı. Bu durum Balkan Devletleri ve Türkiye’de büyük bir endişeye neden oldu. Türkiye, İngiltere ve Fransa ile ayrı ayrı ittifak antlaşmaları imzaladı. Türkiye bu antlaşmaların Rusya’ya karşı bir anlamı olmadığını göstermek üzere imzalar atılmadan önce Moskova’ya bir heyet gönderdi. Amaç ittifakı Rusya’yı da içerecek biçimde genişletmekti. Ancak Rusya hiç hesapta olmayan bir şekilde, müzakereler devam ederken Montrö Anlaşmasında kendi lehine değişiklikler önererek Alman tehlikesine karşı Boğazlar’da geniş haklar istedi. Rusya’nın talepleri sonrasında görüşmeler çıkmaza girdi ve Türk heyeti Ankara’ya döndü. Bütün bunlar olurken, Sovyetler Birliği ile Almanya, İngilizleri şaşkına çevirecek bir hamleyle saldırmazlık anlaşması imzalamışlardı.

Türkiye’nin Montrö Antlaşmasından ödün vermeye yanaşmaması Rusya tarafından olumsuz karşılandı. Almanya bu durumu bir fırsata çevirmeye gayret gösteriyordu. İngiltere ve Fransa ile antlaşmalar imzalayan Türkiye için Alman radyo ve gazetelerinde sürekli olarak ağır ithamlar yer alıyordu. 1940’ta Fransa’nın işgalinden sonra Almanlar, ellerine geçirdikleri belgeleri yayımlayarak Türkiye üzerinde ağır bir baskı kurmaya çalıştılar. Amaç Rusya ile Türkiye arasında bir çatışma çıkarmak, Türkiye’yi Almanya’ya mecbur durumda bırakmaktı. Türkiye bütün bu baskılar karşısında boyun eğmedi. Sovyetlere karşı dürüst politikasını anlatmaya çalıştı. Bu arada İtalya, Yunanistan’ı işgal etmiş, Balkanlardaki Alman işgali ise de giderek yayılmaktaydı. Almanya tarafından uygulanan politik baskının yanı sıra, faşist orduları da sınırlarımıza dayanmıştı. 1941 yılında Türkiye bütün askeri gücünü Trakya ve İzmir’e yığmış, Meriç Nehri üzerindeki bütün köprüleri uçurmuş vaziyette faşist Almanya’nın taleplerine direnmeye çalışıyordu.

1941 yılında olası bir Alman saldırısı için hazır bekleyen Türkiye, Almanya’dan bir dostluk antlaşması teklif edileceğini hiç tahmin etmiyordu. Bu beklenmedik teklifi değerlendiren Türkler, antlaşmaya çok güvenmeseler de -Fransa ve İngiltere ile imzalanan eski antlaşmaların hükümleri saklı kalmak kaydıyla- Almanya ile bir antlaşma imzaladılar. İnönü bu teklifi, “Hitler, Türkiye’nin Trakya’daki yığınağını gördükten sonra, Türkiye’ye saldırıyı bir sonraki aşamaya erteledi” şeklinde yorumlamıştır.

İsmet İnönü, 1 Kasım 1942’deki Meclisin açılışı nedeniyle yaptığı konuşmada, bu dönemi şöyle anlatmıştı: “Herhangi bir devlete karşı hileli ve saklı fikirli olmaktan dikkatle sakınarak, milli emniyet siyasetimizi takip edeceğiz. Büyük Meclis takdir eder ki gittikçe şiddetlenen düşmanlık havası içinde, her gün biraz daha sinirlenmiş taraflar ortasında, tarafsızlık politikası yürütmek, Hükümet için çok yorucu olmaktadır.”

1943 yılının başında Churchill, Adana’ya gelerek İnönü’yle buluştu. Bu buluşmadan Türkiye’nin modern silahları donatılması yönünde bir karar çıktı. İnönü Chuchill’e, “Bize silah vermeyi teklif ediyorsunuz. Fiyatı nedir, nasıl ödenecektir, bir şey söylemiyorsunuz. Bize bu emniyetin sebebi nedir?” diye sorduğunda aldığı yanıt şöyleydi: “Türkiye’nin kuvvetli olmasını istiyoruz ve silahlarını hiçbir zaman bize çevirmeyeceğine inanıyoruz.”

Churchill böyle söylese de İnönü’nün tahmin ettiği gibi İngilizler, Türkiye üzerindeki savaşa girin baskısını giderecek artıracaktı.

1944 yılında Türkiye’ye yönelik sinir harbi en üst noktaya çıkartılmıştı. Alman tehlikesinin yanında, bir taraftan İngiltere’nin savaşa girin bakısı, diğer taraftan Sovyet Rusya’nın talepleri Türkiye’yi sıkıştırıyordu. Dış politikadaki zorluklara bir de kuraklık eklenmişti. Ekonomik sıkıntılar giderek artıyordu. Türkiye böyle bir zamanda bile sabrederek barışın gelmesi için çaba harcadı. 1945 yılında, Almanların savaşı kaybedeceği belli olunca, müttefiklerin isteği üzerine Türkiye, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Artık savaş tehlikesi atlatılmıştı ama şimdi de başka tehlikeler vardı.

Sovyetler Birliği, 1925’ten beri geçerli olan Dostluk ve Saldırmazlık Paktını yenilemeyeceğini bildirdi (1945). Türkiye, doğu illerinden toprak ve Boğaz’da üs isteyen Sovyet Rusya’nın taleplerini kabul etmeyince, Rusya baskıları artırmış ve Batı devletlerinin de Türkiye’ye yardım etmesine engel olmuştu. 1947’de imzalanan Truman doktrini sonrası az miktarda askeri yardım, 1948’de ise Marshall Yardımı ile ekonomik destek alabildi.

Mehmet Akif Demirer’in İnönü’den İkinci Dünya Savaşı adlı kitabı bu dönemin gerçeklerini belgelerden okumak isteyenler için bir hazine değerinde. Pek çok görüşten insan için ezber bozan bir kitap İnönü’den İkinci Dünya Savaşı.

Bugün, İsmet İnönü’nün İkinci Dünya Savaşı sırasında barış için gösterdiği çabaların doğru anlaşılabildiğini söylemek güçtür. Pek çok ülke, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki kendi liderlerini unutmaya çalışırken Türkiye’deki bir ismi saygıyla anmayı sürdürüyor. Bu saygınlığın nedeni, savaşla ilgili neredeyse bütün öngörüleri gerçekleşen İsmet İnönü’nün savaş sırasındaki şu sözlerinde saklı olsa gerek:

“Biz onurlu insanlar olarak yaşayıp onurlu insanlar olarak öleceğiz.”

Mehmet Akif Demirer’in, İnönü’den İkinci Dünya Savaşı kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için tıklayın.

 Hitler’in İnönü’ye Mektubu ve İnönü’nün Yanıtı

Demokrat Parti, İnönü’nün 2. Dünya Savaşındaki Dış Politikasına Tam Destek Vermişti

“Her Halka Bağımsız Bir Devlet Kurma Hakkı Verilmelidir”

 

Kapat