İlk Meclis’in Çılgın Vekilleri

Yunanların ilerlemesi karşısında ordunun Sakarya’nın doğusuna çekilmek istemesi birçok kişide endişelere neden oluyordu. Meclis’teki tutucuları, saltanatçıları, Envercileri düşünen Ali Saip Bey kaygıyla;

- “Paşam, bana öyle geliyor ki bu zor dönemi bu Meclis’le atlatamayız.”

Mustafa Kemal Paşa “Yanılıyorsun” dedi “bence bu zor dönemi ancak bu Meclis’le, onun sayesinde atlatabiliriz. Öfkesine, isyanına, her tepkisine katlanacağız.”

Bu konuşmanın üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra Meclis, hükümetin isteği üzerine gizli oturumla toplandı. Kürsüye gelen Fevzi Paşa, ordunun durumunu özetledikten sonra düşmanı Ankara’nın batısında Sakarya mevzilerinde karşılamaya hazırlandıklarını ancak Meclis Ankara’da kaldıkça ordunun Ankara’yı korumak düşüncesiyle serbestçe savaşamayacağını belirterek orduyu manevralarında serbest bırakmak üzere Bakanlar Kurulu’nun Meclis’i Kayseri’ye taşımak istediğini söyledi.

Meclis bir anda çalkalandı. Fevzi Bey kürsüden inerken Erzurum Milletvekili Durak Bey söz istedi:

- “Efendiler! Biz bu davaya başladığımız gün, elimizde ne böyle bir ordu vardı, ne bu kadar silah. Bugün eskiye nispetle çok kuvvetliyiz. Bu sebeple Bakanlar Kurulu’nun önerisini reddediyorum. Halk gidebilir. Ailelerimiz gidebilir. Memurlar gidebilir. Herkes gidebilir.”

Cebinden silahını çıkarıp kürsünün üstüne koydu.

- “Ama biz, elimizde silah, burada öleceğiz. Hiçbirimiz şehitlerimizden daha büyük değiliz.”

Ardından başkaları da söz aldı. Milletvekilleri sırayla öneriyi reddediyordu. O güne kadar hiç söz alıp konuşmamış Dersim Milletvekili Diyap Ağa elini kaldırdı. Oturumu yöneten Adnan Bey şaşırdı:

- “Söz mü istiyorsunuz Diyap Ağa?”

- “He ya.”

- “Buyrun.”

Diyap Ağa ağır ağır kürsüye geldi. Meclis’i süzdü:

- “Lafım kısadır” dedi. “Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga ederek ölmeye mi?”

Meclis alkıştan yıkılacaktı.

Mustafa Kemal bir kez daha haklı çıkmıştı. Meclis zaman zaman sert eleştiriler yöneltse de hiç tereddüt etmeden ordusuyla birlikte göğüs göğüse çarpışmaya hazırdı.

……………

Turgut Özakman, 1948 yılında arkadaşlarıyla birlikte Sivrihisar’dan Dumlupınar-Zafer Tepe’ye kadar olan kurtuluş yolunu yayan kat eder. Daha sonra da bu bölgeleri defalarca gezer, not alır. Bu tarihten sonra aralıksız olarak milli mücadeleyle ilgili anı, tanıklık ve belgeleri toplamayı sürdüren Özakman elli yılı aşkın çalışmasının sonunda Şu Çılgın Türkler’i yazmaya karar verir. Turgut Özakman bu tutkulu çalışmasını şöyle anlatıyor: “Bu kaynakları o kadar çok okuyup inceledim ki insanları yakından tanımış, bazı olaylara tanık olmuş gibiyim. Bazı olayları yaşadığım vehmine kapıldığım zamanlar oluyor.”

Şu Çılgın Türkler’i okurken siz de olayların içindeymiş hissine kapılacak bazı sayfalarda yumruğunuzu sıkacak, bazı sayfalarda okuduğunuz insanlara sarılmak isteyecek, gözyaşlarınızı tutamayacaksınız.

Bugün kurtuluş mücadelesinin başladığı 1919’dan bir asır uzaktayız. Ancak, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasının üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olmasına karşın bugün de emperyalist devletlerin Anadolu hayali bitmiş değil. İçeriden ve dışarıdan, cumhuriyetimizi yok etmek, yurdumuzu parçalayarak bir sömürge ülkesi haline getirmek için çalışanlar, umutlarını yitirmiş değil.

Bugün Cumhuriyete sahip çıkacak kuşaklar bağımsızlığımızı bize armağan etmek için canını veren, askerlerimiz tok kalsın diye kendisi aç duran, soğukta yarı çıplak yatan ninelerini ve dedelerini yeterince tanımıyorlar. Bilseler gurur duyarlardı. Bugünkü gençler ne kadar çılgınsa, nineleriyle dedeleri de en az o kadar çılgındı.

Şu Çılgın Türkler, Kütahya-Eskişehir Savaşından Büyük Taarruzun sonuna kadar olan yaklaşık 18 aylık bir dönemin romanı. Zorluklar içinde adım adım geriye çekilen bir halkın kenetlenerek emperyalist güçleri yurdundan kovmasının destanı.

En güzel çağlarında, evlerinden, ailelerinden, canlarından olmak pahasına tam bağımsızlık ilkesinden bir an bile vazgeçmeyen, emperyalizme karşı tırnaklarıyla direnen bu insanların hikâyesini şaşırarak okuyacaksınız.

Bugün üzerinde yaşadığımız, yurdumuzu bizlere bırakanların hikâyesi. Mutlaka okumalısınız…

Şu Çılgın Türkler İçin Okur Yorumları

İlhan Selçuk’un “Bu kitabı okuyun, çocuklarınıza okutun, dostlarınıza armağan edin!” dediği Şu Çılgın Türkler, kısa sürede bir milyonun üzerinde bir satışa ulaşarak Türkiye’de tüm zamanların en çok satan kitabı unvanına sahip oldu. Cumhuriyet tarihinin en fazla okunan kitabı Şu Çılgın Türkler’i indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

Kapat