İşgalcilere Karşı Büyük Hayır Hareketi

Halikarnas Balıkçısı, Mavi Sürgün adlı kendi yaşamöyküsünü anlattığı kitabında, İstanbul’un işgaline ve işgalcilere karşı yurtseverlerin başlattığı “Büyük Hayır!!!” hareketine de yer verir:

“Şehre âdeta bir kâbus havası çöktü. Şehrin tenha yerlerinden geçmek tehlikeliydi. Gazhane yokuşundan Taksim’e çıkanlar ölümü göze almalıydı. Çünkü Taşkışla’yı işgal eden yabancı kuvvetler, yokuştan çıkanları vuruyor ve sonra koşup soyuyorlardı.

Gün geçmiyordu ki yabancı kıtalar şehirde geçit töreni yapmasınlar. O cakalı kabına sığmaz kabarıklıklarıyla sokak sokak çalım satarlardı. Akıllarınca halkı sindiriyorlardı.”

Balıkçı, işgal askerlerinin sokaklarda insanları aşağılamasının artık sıradan bir olay haline geldiğini anlatır. Bir gün Büyükada’ya giden vapurda güvertenin arka kısmında otururken başına sert bir darbe alır. Sonrasını biraz kısaltarak kendi kaleminden okuyalım:

“Başım acıdı, hayret içinde ayağa fırladım. Önümde işgal kuvvetlerine mensup bir polis dikiliyordu. Çetrefil bir İngilizceyle;

- “Burada ne oturuyorsun?” diye gürledi.

- “Büyükada’ya gideceğim bu vapurla. Onun için oturuyorum.” dedim İngilizce.

- “Bu yer işgal kuvvetlerine aittir!” dedi.

- “İşgal kuvvetlerine ait olduğunu bileydim oturmazdım.” dedim. Gerçekten de oturmazdım.

Elindeki sopayla oturduğum yerin üstündeki tahta tabelayı işaret etti. Üzerinde “Burası İşgal Kuvvetlerine Aittir” yazılıydı. Polise yazıyı görmediğimi söyledim. Haklıydım. Ne var ki, o zaman bir Türkün haklı olmaya hakkı yoktu. Herif beni omzumdan dürttü. Başımdaki kalpak yere düştü. “Ya sabır’” dedim, ses çıkarmadım.”

İnsanların sokaklarda, işgal kuvvetleri tarafından çeşitli bahanelerle dövülüp hakarete uğradığını yazan Balıkçı şöyle devam eder: “Sanki bu işgal kuvvetleri, insanoğlunda zorbalık, kahpelik, küstahlık ve alçaklık namına ne varsa topu da meydana çıksın diye İstanbul’a gönderilmişlerdi.”

Halikarnas Balıkçısı, işgali anlattıktan sonra Anadolu’da başlayan Büyük Hayır Hareketini de anlatmaktan geri kalmaz:

“Fırtınalarda hoşa giden bir irkiliş, bir kabarış vardır. Sanki yaratılış, “Hayır! Böyle devam edemez!” diye gürler, şimşekler çakar, rüzgâr hızına engel olan ne varsa topunu da söker, yere çarpar geçer. Bir protesto halidir o.

İşte o sıralarda Anadolu “Büyük Hayır!!!”dı. İstanbul’dan kaçıp, koca “Hayır!!!”a katılan katılanaydı. Kaçamayanların yürekleri o koca “Olmaz”la beraber çarpıyordu.”

Aynı dönemde Ali Kemal de bir gazetede Sultan Vahdettin ve işgal kuvvetlerini alabildiğine savunan yazılar yazmaktadır. Ali Kemal yazdığı gazetenin ön sayfasından Büyük Hayır hareketine çatıp çamur atmaktadır. Balıkçı, o günlerde sırtını saray ve işgal kuvvetlerine dayayan Ali Kemal’in borusunun öttüğünü ve kendisinden çok korkulduğunu belirtiyor Mavi Sürgün’de.

O dönemde çeşitli dergilere kapak resmi ve karikatür çizerek geçimini sağlayan Balıkçı, Sedat Simavi’nin çıkarttığı Diken’de Ali Kemal aleyhine bir karikatür yayımlamaya karar verir. Planından Sedat Simavi’ye söz açar. Simavi önce korkar, sonra da “Sorumluluğu üzerine alacaksan, ne istersen yap!” der.

Basın üzerinde yoğun bir sansür vardır. Karikatürler, sansür için önce işgal kuvvetlerine gönderilip onay alınmakta, sonra basılmaktadır. Bu karikatüre izin verilmeyeceğini bilen Balıkçı, bir kâğıda sonradan silinebilecek kalemle suya sabuna dokunmayan bir karikatür yapıp sansürden onayı aldıktan sonra karikatürü silerek, kâğıda asıl karikatürünü çizer. Gazete basılınca kıyamet kopar. İşgalcilerin dostu Ali Kemal’in bir oturak içinde işini görürken resmedildiği karikatürün başlığında “Hücrei Mesaisiden” yazmaktadır.

Gazete çıkar çıkmaz işgal polisleri ve sansür kurulu gazeteye gelir ancak karikatürdeki onayı görünce duraksarlar. Karikatürün onaylı olduğu ve doğrudan işgal kuvvetlerini hedef almadığına karar vererek Balıkçı’yı tutuklamaktan vazgeçerler.

Zaman içinde koşullar değişir, Büyük Hayır Hareketi, işgalcilerin planlarını bozar. Balıkçı, Türk ordusu İzmir’i işgalden kurtardıktan sonra Afyon’u da alıp Dumlupınar’a doğru ilerlerken İstanbul’daki işgal kuvvetlerinin birer kuzuya döndüğünü anlatır: “Afur tafurlardan geçilmeyen o adamların o günlerde lütufkârlığı ve nezaketi görülecek bir şeydi.”

Anadolu’da işgale karşı başlatılan “Büyük Hayır” hareketini desteklemek için tutuklanmayı bile göze alan Halikarnas Balıkçısı, kaderin garip bir cilvesidir ki, bu olayların üzerinden birkaç yıl geçmeden, Birinci Dünya Savaşı ile ilgili olarak yazdığı bir yazı yanlış yorumlanıp bu kez İstiklâl Mahkemeleri tarafından tutuklanarak Bodrum’a sürgün edilir. Balıkçı bu sürgünün hem kendini hem de Bodrum’u değiştirecek bir ödül olduğunu fark ettikten yaklaşık bir buçuk yıl sonra İstiklâl Mahkemesi, Balıkçı’nın masum olduğunu düşünerek, yazarın Bodrum’daki kalebentlik cezasından kalan kısmını İstanbul’da çekmesine karar verir. Balıkçı bu müjdeli haberi bir felaket sayar: “Bodrum’a gönderilmem felaket suratlı bir lütuftu, ama şimdiki lütuf da mutluluk suratlı bir felaketti. Asıl cezayı şimdi görüyordum.”

Mavi Sürgün, Balıkçı’nın yaşamöyküsü değil de İstanbul’daki işgal kuvvetlerini, Anadolu’daki direnişi, İstiklal Mahkemelerini ve Bodrum’un el değmemiş güzelliklerini anlatan bir roman gibi de düşünülebilir. Üsküdar vapurundan Ankara trenine, hapishanelerden denizlere uzanan coşkulu bir Anadolu türküsü gibidir Mavi Sürgün. Kitabı okurken denize, ağaca, toprağa aşık bir yazarın yaşamı ve Türkiye’nin çalkantılı yılları geçer gözünüzün önünden.

Mavi Sürgün kitabından uyarlanan, yönetmenliğini Erden Kıral'ın yaptığı, Mavi Sürgün filminin 1993 yılında En İyi Film ve En İyi Yönetmen dalında Antalya Altın Portakal, 1994 yılında İstanbul Film Festivali  Altın Lale ödülü de dahil olmak üzere çok sayıda ödül aldığını anımsatmakta da yarar var. 

Mavi Sürgün, okumaya başladığınız andan itibaren bir daha elinizden bırakamayacağınız bir güzellikler kitabı. Acıları anlatan bir kitap okuruna bu kadar umut, yaşama sevinci, mutluluk verebilir mi? Mavi Sürgün, okurunu hapishanelerin nem kokan kuytusundan alıp, Tekirburnu’ndan kıyıya çıkarıyor. Karanlık dehlizlerde bunalmayı bekleyen okura balıklar, çiçekler, mavilikler sunuyor. Saf bir coşkunun, tükenmeyen umudun, çocuksu bilgeliğin ve sonsuz maviliğin kitabı.

Halikarnas Balıkçısı kimdir? sorusunun en dürüst, en kestirme yanıtı olan Mavi Sürgün, Balıkçı’nın kitaplarını okumaya başlamak için en doğru, en güzel başlangıç. Kitap bittiği anda ilk sayfasına dönüp yeniden, yeniden okumak isteyecek, okuduktan sonra bile elinizden bırakamayacaksınız. Mavi Sürgün’ü indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

Kapat