İstiklal Mahkemesinin Aşk Mektubu Yazmaya Mahkûm Ettiği Yazar: Halikarnas Balıkçısı
Halikarnas Balıkçısı, henüz Halikarnas Balıkçısı olmadan önce bir gün Üsküdar’daki evinin önünde bekleyen polislerce karakola davet edilir. Karakolda ise kendisine Ankara İstiklâl Mahkemesine götürüleceği söylenir. İstiklâl Mahkemesinin adı bile korkunçtur, gidenlerin çok azı kurtulmaktadır. Geceyi karakolda geçirdikten sonra Ankara trenine binmek üzere Haydarpaşa’ya gelirler. Haydarpaşa Garında aynı suçtan birlikte yargılanacağı M.Zekeriya ile karşılaşır. M.Zekeriya en azından suçlarını biliyordur. Zekeriya Bey’in Resimli Hafta dergisi için haftada bir yazı gönderen Balıkçı’nın bir yazısı sorun olmuştur. Yazı, Birinci Dünya Savaşının sonunda kaçak askerlerin çoğalması ve bu askerlerin idam edilmesiyle ilgilidir. Aslında darağacına götürülen askerlerin hikâyesinde o gün için suç olacak bir şey yoktur. Ayrıca Şeyh Said isyanı nedeniyle, Balıkçı Zekeriya Bey’e “Sen o yazıyı basma, başka yazıyı bas” dediyse de Zekeriya Bey o kadar işkillenecek bir şey olmadığını söyleyerek yazıyı basmıştır.
“Hiç Korkmayın Sizi İdama Mahkûm Edecekler”
Cebeci Hapishanesinde bir süre kaldıktan sonra yargılanma günü gelir. Sabah, Nebizade Hamdi büyük bir müjde getirmiş gibi yanlarına uğrar: “Hiç korkmayın sizi idama mahkûm edecekler, fakat asmayacaklar, affedecekler” der. Bundan yaklaşık yirmi beş dakika sonra da mahkeme kararını açıklar: Zekeriya Bey ve Balıkçı üç yıl kalebentlik cezasına mahkûm edilmiştir. Zekeriya Bey Sinop’a, Balıkçı ise Bodrum’a yollanır ancak ulaşım olanakları bugünkü gibi değildir.
Balıkçı, Ankara’dan Afyon’a, Afyon’dan İzmir’e, İzmir’den Aydın’a derken Muğla’ya ulaşır. Muğla Jandarma Komutanı mahkûmun bir yazar olduğunu öğrenince Balıkçıyı yanına çağırtır ve gönlünü kaptırdığı, bir seyyar tiyatro heyetinin baş aktristine, kendi adına bir aşk mektubu yazmasını ister. Balıkçı döktürür. Birkaç gün içinde Muğla’dan Bodrum’a gönderilmeyi bekleyen Balıkçı, hiçbir yere gönderilmeden art arda aşk mektubu siparişleriyle uğraşmaya başlayınca sinirlenir, notlarına: “Yahu beni İstiklâl Mahkemesi aşk mektubu yazmaya mı mahkûm etmişti? Artık durmadan sevda mektupları donatmaktan bıkıp usanmıştım” diye yazar. Valiye durumu anlatan bir mektup gönderir ve yeniden yola çıkartılmasını sağlar. Oradan Milas’a ve Bodrum’a uzanır Balıkçının yolu. Ankara’dan yola çıkalı dört aydan fazla olmuş ama henüz Bodrum’a varamamıştır. Yol üstünde yatmadığı il ve ilçe hapishanesi kalmamıştır Balıkçının. Milas’tan Bodrum’a yol olmadığından son bölümü at üstünde gitmek gerekir ancak Balıkçı dört ayaklı bir hayvana eziyet çektirmek istemez. Diğerleri at üstünde, Balıkçı ise yaya olarak yola koyulurlar. Sonunda karanlık hücreler dalga dalga mavi denizlere açılır. Bodrum’a yaklaşınca aşka gelir Halikarnas Balıkçısı, Ege’nin Akdeniz’in doğası karşısında büyülenir: “Âdemotu, kösele gibi ser yapraklı kurtotu, ılgın, sandal ağacı, renk renk hayıtlar, ay ışığında yaprakları mavi mavi çakan yabani sakız, karabaş, laden, adaçayı, yaban nanesi, kekik, çetinlik kırlalesi, çobançantası, civanperçemi, kardelen, gelincik papatya, gülhatmi, yabani hanımeli, çan çiçeği, kandilli sümbül, çayır güzeli, kadın tuzluğu, haseki küpesi, mersin. Daha sayayım mı?”
Balıkçı Bodrum kıyılarında balık tutar, yurtdışından tohumlar getirtir, farklı ağaçlar ve meyva türleri yetiştirmeye başlar. Şöyle yazar notlarına: “Bükleri, Knidosları, Datçaları, Gökovaları, daha daha uzakları, açık denizlerin açıklıklarını özlüyordum. Oraları zaten cennetti; ama içimden, oraları on kat daha cennet yapmazsam, adam değilim diyordum.”
Bitki yetiştirmeyi yaradılışa karşı borç olarak tanımlayan Halikarnas Balıkçısı “Bir balıkçının avucuna tükürüp küreğe yapışması, bir rençberin toprağa diz çöküp de dünyada gıda olacak bir fasulye daha ekmesi, yaradılışça en geçerli duadır.” diye yazar.
Mavi Sürgün, okumaya başladığınız andan itibaren bir daha elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Acıların içinden nasıl olup da bu kadar umut, yaşama sevinci, mutluluk çıktığına sizler de inanamayacaksınız. Balıkçı’nın sürgün notlarını okurken hapishanelerin nem kokan kuytusundan girip, Tekirburnu’ndan kıyıya çıkacaksınız. Karanlık dehlizlerde bunalmayı beklerken pul pul balıklar, rengarenk çiçekler, aydınlık sabahlar içinde uyanacaksınız. Saf bir coşkunun, tükenmeyen umudun, çocuksu bilgeliğin ve sonsuz maviliğin kitabı Mavi Sürgün.
Halikarnas Balıkçısı kimdir? sorusunun en dürüst, en kestirme yanıtıdır Mavi Sürgün, Balıkçı’nın kitaplarını okumaya başlamak için en doğru, en güzel başlangıç. Kitap bittiği anda ilk sayfasına dönüp yeniden, yeniden okumak isteyecek, okuduktan sonra bile elinizden bırakamayacaksınız. Mavi Sürgün’ü indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.