“Karagün Dostu” Bir Ozan: Hasan Hüseyin
Kimi insanlar vardır. Yürürken bastığı toprağın kıpırtısını duyar. Daldaki yaprağın, sudaki balığın, açan çiçeğin, uçan kuşun, dünyanın dört bir yanındaki türlü türlü insanların acısını, ağrısını, sevincini, kıvancını duyar. Duyar ve karşılık verir, yankılandırır duyduğunu. Bunu yapmazsa kendini “borçlu” hisseder.
“Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında
Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan
(…)
Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara
Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri
(…)
Sende iş yok be kardeşim
Sen artık hapı yutmuşsun
Borçlusun sen ağaçlara kuşlara
Borçlusun sen trenlere otobüslere
Yağan kara esen yele borçlusun
Borçlusun sen her şeye
(…)”
Böyle insanlar bu dünyanın yüreğidir. Hasan Hüseyin Korkmazgil, işte böyle insanlardan biri. Yaşadığımız toprakların derdini, tasasını, sevgisini, aşkını içinde duyup yankılandıran gürül gürül bir nehir gibi geçti bu dünyadan.
1927 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde doğmuştu. Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirip öğretmen oldu ama öğretmenlik hayatı uzun sürmedi. 1951 yılında Göksun’da öğretmenlik yaparken 142. maddeden tutuklandı. Çıkınca arzuhalcilik, tabelacılık gibi işlerle geçinmeye başladı. Sonra Taş, Karikatür, Akbaba dergilerinde gülmece öyküleri yayımlandı. 1959’da Dost Dergisi’nde yer alan Ağustos şiiri yayımlanan ilk şiiriydi. 1961 yılında Akis Dergisi’nde çalışmaya başlayınca düzenli bir işi oldu.
1963 yılında basılan ilk şiir kitabının adı, aynı zamanda Türkiye’de işçilerin grev hakkını kazandıklarını ilk grev direnişinin adıydı: Kavel.
Dört yıl sonra yeniden hapishane günleri başladı. 1967 yılında Kızılırmak kitabı nedeniyle yine 142. maddeden dava açıldı ve tutuklandı. 1969’da Yargıtay’ın kararı bozmasıyla beraat ederek özgürlüğüne kavuştu. Sonrasında yine farklı dergilerde ve gazetelerde çalışarak şiirlerini yazmaya devam etti.
Basılan ilk kitabına adını veren şiirin, Türkiye’de grev hakkının kazanıldığı direnişe atfen yazılmış bir şiir olması, Hasan Hüseyin şiirlerinin doğasını da özetliyor. Ki o, “Karagün Dostu” der şiire.
“biliyorum matarada su
torbada ekmek
ve kemerde kurşun değil şiir
ama yine de matarasında suyu
torbasında ekmeği
ve kemerinde kurşunu kalmamışları
ayakta tutabilir”
Nerede bir haksızlık olsa örneğin, “kısa çöp uzun çöpten hakkın alacak elbette” diyen gürül gürül sesiyle oradadır.
Gün olur peş peşe acılar yaşarız, hangi dalı tutsak elimizde kalır, “acılara tutunmak” şiiriyle kalkar gelir, yol gösterir; acılarımıza tutunmayı öğreniriz.
Kalakalırız bazen. Öylece, ortada bir yerde… “Dostum dostum, güzel dostum” diye çıkagelir. “Öyle bir yerdeyim ki … ” diye başlayıp çizer halimizin resmini.
Gece leylak ve tomurcuk kokuyorsa Haziran akşamlarında, biraz da onun payı vardır bunda.
“Açlığı dini olmaz / Yoksulluğun vatanı” diye anlatır “İnsan Pazarı”nı. “Kamboçya’da kalkan kamçı / şaklar Çukurova’da belimde benim” deyip dünyayı kucaklar.
Kaç kez düşeni elinden tutup kaldırmışlığı vardır dizeleriyle. Yenilirsin, ölürsün, ezilirsin, tam “her şey bitti” derken hep, her zaman yeniden umut olur “ekilir ekin geliriz / ezilir un geliriz / bir gider bin geliriz” deyişi… Bizim için değil “onlar için her şey bitti” der. Düştüğümüz yerden kalkıp yine koyuluruz yola. Acıyı bal eyleyerek…
Acıyı bal eyledik
Sıratı yol eyledik
Geldik bugüne
Eve, geldik bugüne… 35 yıl önce bugünlerde, 26 Şubat 1984’te, henüz 57 yaşındayken aramızdan ayrılmıştı Hasan Hüseyin… Dizeleri yine dilimizde, özlemi yine özlemimiz:
“ne çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı!”
Mesut Örs
* Bu yazı daha önce Masa Dergi'de yayımlanmıştır.
***
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in bütün kitaplarını bu bağlantıdan görebilir ve alabilirsiniz > Hasan Hüseyin Korkmazgil