Kuvayı Milliye Öyküleri
Cumhuriyetin kuruluş yılları acı ve öğretici öykülerle doludur. Tarihten öğrenmesini bilenler, bu bilgileri dünyanın, ülkemizin bugünü ve geleceği için kullanmayı da öğrenebilirler. Tarih hem zalimleri, hem mazlumları, hem kazananları, hem yitirenleri yazar. Küçük küçük olaylar, kimi zaman anılara dönüşebilir; kimi zaman ise anlatacak biri olmadığından, yiter giderler. Tarihi yapanların ilk ağızdan neler olup bittiğini anlatmaları önemlidir bu yüzden. Atatürk’ün Söylev’i, bir kurtuluş savaşının nasıl kazanıldığını belgelerle anlatan, çarpıtılması, yalanlanması mümkün olmayan bir belgedir, ama okuyucuya bir roman hazzı da verir. Şu Çılgın Türkler bir roman dendiği halde tarihi doğru yazdığı için aynı zamanda bir belgesel sayılır. Nazım’ın Kurtuluş Savaşı Destanı (Kuvayı Milliye) bir büyük şiir, bir büyük destan olduğu kadar savaşın ve kurtuluşun sahnelerini bize gerçek yüzleriyle anlattığı, bizi derinden etkilediği için hem roman, hem belgesel etkisi yapar üzerimizde. Onun dizelerindeki insanları yaşamış roman karakterleri gibi görürüz neredeyse.
Can Özoğuz’un Bilgi Yayınevinden çıkmış yeni kitabı Kuvayı Milliye Öyküleri’ni okurken bunları anımsadım. Bazen Nazım geldi aklıma, bazen eski Türk destanları, bazen Ceyhun Atuf Kansu’nun sesi.
Kuvayı Milliye Öyküleri, dizelerindeki kimi sözcük öbeklerini destanlardan, türkülerden, marşlardan anımsadığımız bir giriş şiiriyle başlıyor. Ardından Kurtuluş Savaşının kadın kahramanlarından Kara Fatma’nın öyküsüyle sürüyor. Bu bölümde de eski destanların sesi var. Kimi zaman düz yazı kimi zaman nazım biçimiyle süren sayfalarda genç bir gazetecinin, bir köşede unutulmuş bu kahramanı buluşunu ve onun sorduğu sorularla Kara Fatma’nın yaşadıklarını dinliyoruz. Kurtuluş ordusuna İstanbul’dan silah sevk eden milislerin arasındaki bu kahraman kadının öyküsü kim bilir adını bilmediğimiz ve bu topraklar için canlarını düşünmeden veren kaç kahramanın öyküsüne benzer. Mustafa Kemal ile anılarını da anlatan Kara Fatma bir bölüm sonra öyküsünü dinleyeceğimiz Arhavili Ali’den söz ederek öğütler veriyor ve aramızdan ayrılıyor.
İkinci bölüm 1921 yılında Ankara’yı anlatarak başlıyor. İki küçük çocuk, Mehmet ile Nebil’in el ele Taş Mektep’e gidişlerini, babaları Esat Bey’in, düşmanın Ankara’ya yaklaşması üzerine aileyi toplamasını ve göçmen kafilesine katılmalarını, yolda tanıştıkları Arhavili Ali Çavuş ile Hopalı Turgut Onbaşıyı da anlatan kısa bir yol öyküsü olarak devam ediyor. Öykünün devamında Küçük Mehmet’in büyüyüp hâkim olduğunu ve önüne gelen Cumhuriyet Halk Partisi ile İş Bankası arasındaki dava dosyası ile geçmişe yine nasıl döndüğünü görüyoruz. Burada Hâkim Bey’in Atatürk’ün vasiyetinin orijinali ile karşılaşmasını okuyoruz heyecanla. Hâkim Mehmet’in, kitabın yazarı Can Özoğuz’un babası ve kitapta önemli bir yer tutan Cumhuriyet’in ilk milletvekillerinden Esat Özoğuz’un oğlu olduğu da netleşiyor.
İnzivaya çekildiği yaylada, ziyarete gelen bir gence anılarını anlatan ve kimsenin görmediği bir fotoğrafı emanet eden Arhavili Ali Çavuşun hikâyesi, gencin anlattığı Nusret Mayın gemisinin hikâyesiyle zenginleşerek bir savaş öyküsü biçiminde sürüyor, bir başka Kurtuluş savaşı kahramanı Topal Osman’ın hikâyesiyle büyüyor.
Sonraki bölümde Adana’nın kurtuluş destanı başlığıyla Esat Bey’in başından geçenleri okuyor, İstiklal madalyası sahibi bu önemli insanı tanıyoruz. Türk Eğitim Derneğinin kurucularından olan Esat Bey’in “Adana’nın Kurtuluş Mücadelesi Hatıraları” adlı yayımladığı kitabın kaynaklık ettiği anıları, yazar Can Özoğuz bir dede-torun konuşması üslubuyla bize aktarıyor.
Kitap, son bölümünde bir başka önemli kişinin hikâyesini ele alıyor. Oğlu gazetemizin emektar yazarı Işık Kansu olan büyük ozanımız Ceyhun Atuf Kansu’nun babası, Nafi Atuf Kansu ile tamamlanıyor. Bu bölümde Can Özoğuz’un ve Işık Kansu’nun birlikte andıkları dedelerinin çeşitli anıları bulunmakta.
Kuvayı Milliye Öyküleri, adları biraz gölgede kalmış çeşitli kahramanların gerçek hikâyelerinden oluşan bir kitap. Tarihi öyküler diyebiliriz çünkü belgelerle desteklenen sürükleyici metinler bunlar. Özellikle gençlerin öğrenmek için okumalarında; biz yaştakilerin ise Cumhuriyetimizin o kurucu kuşağını, dedelerimizi tekrar anımsayarak, en sisli günlerde bile umut olduğunu hatırlamak için okumamızda yarar var.
Mehmet Zaman Saçlıoğlu
* Bu yazı 20.12.2018 tarihli Cumhuriyet Gazetesi kitap ekinde yayımlanmıştır.
Can Özoğuz'un Kuvayı Milliye Öyküleri kitabını almak için tıklayın.