Dosyaya geçmeden önce güncel bir soru sormak isterim: Son ekonomik gelişmelerden sonra yazar-yayıncı ilişkilerinde ve yayıncılıkta neler değişecek sizce?
Kâğıt fiyatları başta olmak üzere yayıncılık maliyetlerinin aşırı yükselmesi, yayıncılıkta “değişecek bir şeyler”den önce yayıncıların yaşamını sürdürmesinin zorlaştığı bir dönemi işaret ediyor. Birkaç aylık süre içinde bile bazı basılı dergiler ve gazetelerin kimi ekleri kapanmak zorunda kaldı. Maliyetler bu şekilde artmaya devam eder ve bunu karşılayacak çözümler üretilemezse önümüzdeki dönemde yayıncılık sektörünün daha da zorlanacağı aşikâr.
Bu durum “yazar-yayıncı ilişkisine” de yansıyor kuşkusuz. Yayınevlerinin ekonomik olarak kendilerini böylesine zorlayan koşullarda öncelikle mevcut yerli ve yabancı yazarlarının teliflerini zamanında ödemeye devam edebilmesi gerekiyor. Yeni yazarlar konusunda da çok daha seçici olmak zorunda kalacaklarını öngörebiliriz.
Türkiye’de yayınevleri “gelecek vadeden yazar”ı nasıl fark ediyor? Süreç daha çok tesadüfi ve eser bazında mı gelişiyor?
Her yayınevinin yeni yazar adaylarının başvurularını değerlendirmek için oluşturduğu bir sistem vardır. Yayınevleri bu sistem içinde yazar adaylarının başvurularını kendi kıstaslarına göre değerlendirir. “Gelecek vadeden yazar” bu başvurular arasında yapılan değerlendirme ve raporlama sistemi içinde de ortaya çıkabiliyor, tamamen tesadüfi olarak herhangi bir mecrada karşılaşılan bir eseriyle de fark edilebiliyor. Bu durum bizim özelimizde de geçerli.
Yayınevlerinin, editörlerin ve ajansların yeni yazarları bünyelerine katma ölçütü nedir: Edebi değer mi, ticari trendlere uygunluk mu ağır basıyor?
Öncelikle sanatsal üretimlere ticari karşılığından bağımsız olarak bakmak gerekir. Bir eserin edebi değeri tamamen o eserin içeriği, dili, anlatımı, özgünlüğü, derinliği gibi kıstaslarla belirlenebilir. Bu açıdan yaklaşırsak, “ticari trendlere uygunluk” eserin içeriğinde arayacağımız bir kıstas değil. “Ticari trendler” kitabın içeriğiyle ilgili değil, satış ve pazarlama aşamasıyla ilgili dikkate alacağımız bir konudur. Bir kitabın çok satmasını da o kitabın ticari trendlere uygunluğuyla açıklayamayız zaten. Aksi takdirde Stefan Zweig veya Sabahattin Ali’nin bugünün ticari trendlerine göre yazdığını, o yüzden çok sattıklarını söylememiz gerekir.
Yeni yazarları bünyesine katma konusunda her yayınevinin kendi yayın politikasına göre ayrı ayrı ölçütleri vardır. Bu yüzden bu konuda genellemeler yapmak yanıltıcı olabilir. Kendi adımıza, gerek yeni yazar adaylarının başvurularında, gerekse ajansların önerdiği eserlerde belirleyici kıstasımız edebi değer oluyor.
Kitabını basmak haricinde “bir yazarın arkasında durma ” enstrümanlarınız neler?
Kitabın basılmasından sonraki süreci “bir yazarın arkasında durma” durumundan öte “bastığımız kitabın arkasında durma” olarak tanımlasak daha doğru olur. Çünkü kitap zaten sadece basılmış olmak için değil aynı zamanda yazarın kurduğu dünyanın, anlattığı hikâyenin en geniş okur kitlesine ulaşması için basılıyor. Dolayısıyla bastığımız bir kitabı mümkün olduğunca tanıtmak, görünür kılmak ve satışını gerçekleştirmek, -yazarından bağımsız olarak- asli sorumluluklarımızdan biri.
Bu konuda birlikte çalıştığımız mecralar; basılı olarak okura ulaşan günlük gazeteler, edebiyat dergileri, internette kültür, sanat, edebiyat alanlarında yayın yapan internet siteleri oluyor. Yine son yıllarda sosyal medya hesaplarımız da kitaplarımızın tanıtım çalışmalarında kullandığımız temel alanlardan.
Bunların dışında, yurt çapında yılda ortalama 15-20 arasında kitap fuarına katılarak, imza günleri ve okullarda etkinlikler düzenleyerek kitaplarımızın ve yazarlarımızın okurlarımıza doğrudan ulaşabildiği ortamlar sağlıyoruz.
Bir ilk kitap dosyasıyla gelen yazarın, metni dışında hangi ölçütler önemli bugün? Mesela dergilerde, sosyal medyada tanınıyor olması gibi ölçütlerin ağırlığı, eseriyle aynı oranda önemli hale geldi mi?
Bizim için kesinlikle eserin kendisi belirleyicidir. Yazarın basılacak eserinden bağımsız olarak popüler olması, kitabın tanıtım ve pazarlamasıyla ilgili dikkate alacağımız bir konu oluyor, ancak bu, eserin basılıp basılmaması noktasında hiçbir zaman eserin kendi niteliğinden daha öncelikli hale gelmiyor.
Önceki soruya bağlı olarak, kimi yayınevleri sosyal medyada, dergilerde veya WattPad gibi uygulamalardaki okur veya takipçi sayısına göre yazar transferi yapabiliyor. Dolayısıyla artık yazarların kendilerini yayınevi tarafından desteklenebilir hale getirmesi de söz konusu mu sizce?
Bir önceki soruda belirttiğimiz gibi, bizim için eserin kendisi belirleyici olduğundan bu tarz transferler yapmıyoruz.
Bununla birlikte eserini bastığımız bir yazarımız, elbette dergilerde yazarak, sosyal medya hesaplarını aktif kullanarak kendisini ve kitabını daha görünür hale getirebilir. Bilindiği gibi geçmişte bir kişinin kendi kitabının tanıtımını tek başına yapma imkânı pek yoktu. Bugün insanlar tek başlarına da internet ve sosyal medyanın olanaklarını kullanarak kalabalık kitlelere ulaşabiliyorlar. Bizim bir yazarımız bu tarz çalışmalar yaptığında, yayınevi olarak halihazırda yaptığımız tanıtım çalışmalarına kendi cephesinden destek olmuş oluyor.
Özellikle büyük ölçekli yayınevlerinin çok satan yazarlar ve kitaplar dışında yeni yazarlara ne kadar destek verdiğini düşünüyorsunuz?
Her yayınevinin yeni yazarlara kapısı açıktır ve hepsi de belli kıstaslar içinde yeni başvuruları kabul ederler. Yayıncılık sektörünün genel ekonomik kapasitesi içinde her yıl yeni yazarlar da çıkar. Bu bizim yayınevimiz için de geçerlidir.
Yeni yazarlara destek verme biçimi her yayınevinin kendi yayın politikasına ve basacağı kitabı seçme kıstaslarına göre değişiyordur. Bizim kendi özelimizde uyguladığımız politika her dönem mutlaka bir veya birden fazla yeni yazar çıkarmak üzerine şekilleniyor. Son iki yılda yedi yeni yazarın ilk kitaplarını bastık. Yine Muzaffer İzgü adına düzenlediğimiz yarışmayı da özellikle yeni yazarları keşfetme yönünde değerlendiriyoruz.
Peki yayınevlerinin birlikte yol almayı gözettiği yazarların okurun gözündeki karşılığı nasıl oluyor? Bugünün okuru kalıcı olacak yazarı ilk görüşte tanıyor mu yoksa hep zaman mı alıyor?
Bence bir yazarın “kalıcı” olup olmamasının tek belirleyicisi zamanın kendisi oluyor.
Bunun dışında “kalıcı olacak yazarı ilk görüşte tanıma” işi ancak nitelikli okurun yapabileceği, ender bulunan bir şey ki onda da yanılma payı epey yüksek. Daha önceki sorularda bahsettiğimiz sosyal medya veya Wattpad popülerliğiyle ilk kitabı çok satan kişiler var ama onlar da “kalıcı olacak yazar” tanımına uymuyor.
Siz de yakın geçmişte “Alternatif Türler” denilen bilimkurgu, fantastik, korku, polisiye gibi görece ana akım dışında sanılan türlerin yerli yazarlarına bir anlamda yatırım yaptınız. Son yıllarda tür ve içerik açısından değişen bir eğilim var mı?
Son yıllarda bahsettiğiniz “Alternatif Türler”in hem dünyada hem de ülkemizde bariz bir yükselişi var. Yeni kitap olarak gelen dosya başvurularında da bu eğilimi gözlemlemek mümkün. Ülkemizde bu türlere yönelen geniş bir okur kitlesi oluştu. Bununla birlikte fantastik, bilimkurgu, korku deyince çeviri eserlerin hâkimiyetini görüyoruz. Biz bu türlerde yerli edebiyatımızın da gelişmesini destekliyoruz. Bu noktada Anadolu Korku Öyküleri serimizin özel bir yeri var.
Eklemek istedikleriniz varsa buyurun.
Yayınevlerini ve yazar adaylarını yakından ilgilendiren böyle bir dosya konusu seçtiğiniz, bu konudaki güncel sorunlara yer verdiğiniz için tebrik ediyoruz. Teşekkürler.
Katılımınız için çok teşekkür ederiz.
Bu yazı kalemkahveklavye.com'da yayımlanmıştır.