MOSSAD, Askeri Amaçlı Dron (İHA) Kullanımına 1970’lerde Başladı
İsrailli araştırmacı gazeteci Ronen Bergman’ın yazdığı Kalk ve Önce Sen Öldür, büyük bölümü siyasi liderler ve istihbarat birimi çalışanları olmak üzere kaynağında binlerce röportajın yer aldığı çok kapsamlı bir araştırmanın ürünü. Bergman’ın araştırması, istihbarat yetkilileriyle yapılan röportajlar ve birkaç kaynaktan teyit edilen bilgiler sonrasında MOSSAD’ın bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış hedefli öldürme programlarının bir tarihi niteliğinde.
Kitapta yer alan MOSSAD’ın kullandığı dronlarla ilgili bölümden bir alıntı:
İnsansız Hava Araçları
İsrail 1973’te ilk kez hava kuvvetlerinde dronlardan yararlanmaya başlanmıştı. Bir Amerikan icadının İsrail tarafından geliştirilmiş hali olan bu İHA’lar (İnsansız Hava Araçları) roketler tarafından fırlatılıyor, yere tekrar inmeleri için bir paraşüt açılıyor, sonrasında da gövdesine uzun sırıklar bağlanmış bir helikopter bunu topluyordu. Dronlara sonraları kameralar da yerleştirildi.
Ancak 1973 savaşı sonrası Peled, bunun yeterli olmadığı kanaatine varmıştı. Fırlatma ve geri toplama sistemleri oldukça masraflı, kullanışsız ve tehlikeliydi. Fotoğrafları çekilmiş materyalleri işlemek de uzun zaman alıyordu. Fotoğraf çekme, filmi tab etme ve sonunda fotoğrafları istihbarat analistlerine gönderme derken saatler akıp gidiyordu.
Ve böylece, 1973 yenilgisinin ardından, yeni tip bir dron geliştirildi. Bu dron bağımsız şekilde havalanıp inebiliyor, bir komuta karavanından kontrol edilebiliyordu ve gerçek zamanlı video görüntüleri aktarabilen kameralara sahipti. Dronlar, 1982’ye gelindiğinde Tel Aviv’in merkezinde bulunan derin sığınaktaki komuta merkezi Kanarya’da oturan üst düzey hava kuvvetleri kademesi için gerçek zamanlı istihbarat sağlama noktasında temel öğelerden biri haline gelmişti.
Daha fazla yakıt taşımaları ve kameralarının modernize edilmesi için yıllar içerisinde dronlara yönelik çeşitli iyileştirmeler yapıldı. İsrail 1990’da, ışın yansıtarak savaş uçakları için statik bir hedef belirleyebilmeleri için dronlara lazerli donanımlar yerleştirdi.
Dronların iyileştirilmesi, IDF bünyesindeki daha büyük bir teknolojik hamlenin parçasıydı. IDF, 1980’lerin sonlarında daha hassas savaş gereçleri –hedeflerini daha kesin bir şekilde vurabilecek, onları daha etkili hale getirecek ve ikincil zararlara maruz kalma olasılıklarını daha aza indirgeyecek “akıllı bombalar”– edinip onları geliştirmek için önemli derecede kaynak tahsis etmişti. Bu süreç, aslında İsrail’in savaş makinesini gelecek on yıl için şekillendiren, “küçük, akıllı bir ordu” kurmak isteyen teknoloji kurdu Ehud Barak’ın 1991’de genelkurmay başkanlığına getirilmesiyle hızlandırılmıştı.
Onun yönetimi altında, İHK’ye ait Apache saldırı helikopterleri lazer güdümlü Hellfire füzeleriyle donatıldı. O zamanlar aynı zamanda İHK operasyon dairesi başkanlarıyla ilk İHK dron birimi olan 200. Filo komutanı Arieh Weisbrot arasında yapılan bir toplantıdan, hedefli öldürmeler için yeni ve bilhassa ölümcül bir metot yaratmak adına, tüm bu teknolojik ilerlemelerin beş aşamalı tek bir süreçte birleştirilmesi gibi devrim niteliğinde bir fikir ortaya çıkmıştı.
İlk olarak bir dron, ister insan olsun ister araç olsun hareket halindeki bir hedefi takip edecekti. İkinci aşamada dron, hedefin görselini doğrudan harekât komutanlığına iletecek, ateş emri verilinceye kadar karar vericilerle gerçek zamanlı bir bağlantı sağlayacaktı. Dron üçüncü aşamada, bir Apache helikopterinin detektörünün algılayacağı bir lazer ışınıyla hedefi belirleyecekti; bu aşama istihbarat toplama döngüsü tarafından operasyonel döngüye “sopanın uzatılması” olarak bilinmektedir. Dördüncü aşamada Apache’nin kendi lazeri hedefi belirleyecek, sonrasında bir Hellfire füzesi hedefe kilitlenecekti. Beşinci aşamada ise Apache pilotu füzeyi ateşleyerek hedefi imha edecekti.
İstihbarat ve operasyon sistemlerini birleştirerek senkronize etmek büyük bir atılımdı. Dronlar bilgi toplamada zaten paha biçilemez olduklarını kanıtlamıştı. Ama şimdi destekleyici rolden doğrudan savaş aracı olmaya evriliyorlardı. 1991 yılının sonlarında 200. Filo, 113. Filo’nun yani “Wasp” filosunun pilotlarıyla eğitimlere başladı. İHK bünyesinde, özellikle de eğitim görmüş ve özel savaş taktikleri üzerine tatbikat yapmış pilotlar arasında kuşkucular vardı. Savaşlarda robot uçurmanın işe yarayacağı düşüncesi bazılarına saçma geliyordu. Ancak 1991’de İsrail yolları üzerindeki araçları hedef olarak kullanmak suretiyle bir dizi “silahsız tatbikat” denediler. Üç-dört dron havalanıyor, dronların kameralarıyla takip edip her şeyi kontrol karavanına iletmesi için rasgele bir araç seçiliyordu. Sonra araç bir lazer ışınıyla “aydınlatılıyor”, birkaç mil sonra takibe iki Apache de katılıyor, Apachelerin sensörleri dronun lazer ışınına kilitlenirken tüm ekip “sopayı uzatma” tatbikatı yapıyordu. Apache hedefe kilitlenildiğini gösteriyor, tatbikat sona eriyordu.
Dost yollar üzerindeki araçlara füze atışı simülasyonu yapmak elbette bir şeydi. Ancak düşman topraklarında canlı bir hedefi öldürmek tamamen başka bir şeydi.
Rida Suikastı
30 Mart 1995’te Rida’nın evinin yakınlarına gönderilen ajan, Rida’nın arabayı park ettiği yeri boş görünce şaşırmıştı. Şüphe uyandırmadan orada uzun süre kalamayacağı için oradan ayrılmak zorunda kaldı. Ancak dron havada kalarak gözleyiciler Rida’nın aracını eve dönerken tespit edene kadar görüntü göndermeye devam etti. Arabadan biri inip eve girdi fakat Levin, Cohen ve komuta sığınağındaki astları adamın yüzünü görememişlerdi. Evden bir saat sonra ayrılarak arabayı çalıştıran, arabayı köyün dışına doğru süren, Litani Nehri’ni geçerek güneye, Nebatiye’ye doğru yol alan adamın kim olduğunu da tespit edemediler. Ortada açık bir ikilem vardı: Arabayı kim kullanıyordu? Rida mı yoksa oğullarından biri mi? Füzeyi ateşleme emri verilmeli miydi? Levin kumar oynadı. Apache pilotuna füzeyi ateşlemesini söyledi.
Üç saat sonra Hizbullah’ın telsiz şebekelerinde cinayetle ilgili haberler patlak veriyordu. Araçta sadece Rida bulunuyordu. Telsiz konuşmalarını dinleyen İsrailliler, Muğniye’nin adamlarının kaygılı olduklarını duyabiliyorlardı, adamlar konuşmaların gizliliğini önemsemiyorlardı. Kendilerinden birisi uzaklarda, sessiz ve görünmeyen bir uçan robot tarafından tespit edilmiş ve katledilmişti. Bu, sadece tek bir insanı öldürmek için dronun ikinci kez kullanıldığı olaydı.
Ronen Bergman tarafından yazılıp İlhami Erdem tarafından Türkçeye çevrilen Kalk ve Önce Sen Öldür: İsrail Suikastlarının Gizli Tarihi kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için tıklayın.
MOSSAD Suikastlarının Gizli Tarihi: Kalk ve Önce Sen Öldür
MOSSAD Suikastlarının Tarihi: “Öldürmek için Fırsat Kolladığımız Açıktı”