“Öylesine ‘Entelektüel’ ve Kokuşmuşlar ki, Onlara Daha Fazla Katlanamıyorum”

Frida Kahlo, 1939 yılında bir sergi açmak için gittiği Paris’te kendisini oyalayan sanat çevrelerine ve kendilerinden başka bir şey düşünmeyen bohem insanlara duyduğu öfkeyi şöyle aktarır:

“Bu insanların nasıl aşağılık olduklarını bilemezsin. Midemi bulandırıyorlar. Öylesine lanet bir şekilde ‘entelektüel’ ve kokuşmuşlar ki, onlara daha fazla katlanamıyorum. Bu benim karakterimdeki birisi için gerçekten çok fazla. Paris’in bu artistik kaltaklarıyla herhangi bir alakam olmasındansa, Toluca’daki pazarda yere oturup tortilla satmayı tercih ederim. Saatlerce kafelerde oturup o kıymetli popolarını ısıtıyorlar; hiç durmadan kültürden, sanattan, devrimden ve bunun gibi şeylerden bahsedip kendilerini tanrı zannediyor, en akla hayale gelmez saçmalıkları düşlüyor ve havayı asla gerçekleşmeyecek teorilerle zehirliyorlar. Ertesi sabah evlerinde yiyecek hiçbir şeyleri olmuyor, çünkü hiçbiri çalışmıyor; hepsi de kendilerindeki ‘sanatçı yeteneğine’ hayran olan bir avuç zengin fahişenin parazitleri olarak yaşıyor.

Katır inatlarıyla Fransızlar, bütün mültecilere domuz muamelesi yaptılar; bu adamlar gördüğüm en alçak yaratıklar. Avrupa’daki bütün bu kokuşmuş insanlar midemi bulandırıyor, bu lanet olası ‘demokrasiler’ beş para etmezler.”

Sanat tarihçisi Hayden Herrera’nın Frida’sı, sanatçı hakkında bugüne dek yazılmış en ayrıntılı biyografi. Frida filminin senaryosunu da oluşturan bu ünlü kitap, Julie Taymor yönetmenliğinde sinemaya aktarılmış ve ünlü filmde Frida Kahlo’yu Salma Hayek canlandırmıştı.

Meksikalı ünlü ressam Frida Kahlo “Hayatımda iki ciddi kazanın acısına katlandım. İlki bir tramvayın beni yere devirdiği kazaydı. İkincisi ise Diego” demişti. Frida’nın ilk ölümü on sekiz yaşında geçirdiği trafik kazasıydı. 17 Eylül 1925 günü içinde olduğu otobüs, bir tramvayla çarpıştı. Kazada pek çok kişi ölürken, tramvaydan kopan bir demir çubuk, kalça hizasından Frida’nın vücuduna girip omurgasını parçaladıktan sonra diğer yanından çıktı.

İkinci kaza ise Frida’nın “O benim çocuğum, oğlum, annem, babam, sevgilim, kocam her şeyim” dediği Meksikalı ünlü ressam Diego Rivera’ydı. Frida, hayatı boyunca iki kez evlendi. İki evliliğinde de eşi Diego Rivera’ydı. “O’nsuz yaşayamam” demişti Frida. Ancak Diego’nun çapkınlıkları Frida’nın ruhunda derin yaralar açıyordu. Frida da bir süre sonra bu aldatmalara karşılık vermeye başladı. Bazen küçük kaçamaklar, bazen de yıllar süren aşkları oldu Frida’nın. Troçki’yle ve Nikolas Muray’la yaşadığı uzun süreli ilişkiler ise Frida üzerinde derin izler bıraktı. Frida, Diego’ya kızgın olduğu dönemde sevgilisi Muray’a “Ölünceye kadar hiçbir erkekten para almayacağım” diye yazmıştı.

Herrera’nın Frida kitabı, hem kişisel mektuplarından ve en yakın arkadaşlarından gelen bilgilerle özel yaşamını aydınlatıyor hem de Frida’nın çalkantılı yaşamöyküsünün tablolara nasıl yansıdığını aktarıyor. Her tabloyu anlamak için onu yapan ressamın özel yaşamını bilmek gerekli olmayabilir ancak Frida gibi kendini çizen bir ressamın yaşamöyküsüyle birlikte gelişen sanatçı kişiliğini ve kendine özgü anlatım tekniğini anlayabilmek açısından Frida’nın yaşamını bilmek büyük önem taşıyor.  

Kitapta Frida Kahlo’nun çok sayıda tablosu da parlak kâğıt üstüne basılmış olarak yer alıyor. Kitabın doruk noktaları, bu tablolardaki ayrıntıların Frida’nın yaşamındaki karşılıklarının irdelendiği bölümler. Sanat tarihçisi olan yazar Herrera, Frida’nın oto-portrelerindeki değişimle sanatçının yaşamını öylesine güzel buluşturuyor ki okurken hem Frida’ya hem de yazara hayran oluyorsunuz. Bir omurga ameliyatının ressamın çizgilerini nasıl etkilediği ya da kocası Diego’nun kendi kız kardeşiyle ilişkisini öğrenen Frida’nın bu ruhsal yarayı tablolarına nasıl yansıttığını görmek okurken canımızı yaksa da diğer yandan Frida’nın ruhuna sızmamıza olanak tanıyor.

İçinde tablolarının, aşk mektuplarının ve inanılmaz yaşamöyküsünün yer aldığı altı yüz sayfalık bu dev yapıtı birkaç günde bitirdiğinize inanamayacaksınız. Elif Derviş’in çevirisiyle, su gibi akıp giden bir kitap Frida. Bitirdiğinizde bir biyografiden ziyade çok katmanlı bir roman okumuş hissine kapılıyorsunuz. Aşkın, acının ve devrimin kadını Frida’yı tanımak için dünyada pek çok dile çevrilmiş tek ana kaynak olarak gösterilen Herrera’nın Frida’sını kaçırmayın.

Time’dan R. Z. Sheppard kitap için “Frida, radikal sanatın, romantik politikanın, tuhaf aşkların ve fiziksel acının, insanın aklına “Neden bunları daha önce anlatan olmadı?” sorusunu getiren büyüleyici bir öyküsüdür.” yazmıştı.

Sanatla, devrimle, kadın haklarıyla ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken çok önemli bir kitap Frida.

Meksikalı ünlü ressam Frida Kahlo'nun, beyazperdeye de aktarılan yaşamöyküsü Frida’yı indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için hemen tıklayın.

 

 

 

 

Kapat