Philemon’la Baukis’in Aşkı
Bergama’nın bir köyünde bir yanı ıhlamur, bir yanı çınar olan mucize bir ağaç varmış. Aynı kökten çıkan iki ağacın dalları, kollarıyla sarar gibi ötekine dolanırmış. İşte bu ağacın ve Anadolu’da yaşayan iki sevgilinin, Philemon’la Baukis’in hikâyesi:
Zeus, Olympos Dağı’ndaki seremonilerden sıkıldığında ölümlü bir insan kılığına girip halkın içine karışırmış. Gene böyle bir gün Tanrı Hermes’le beraber Baukis ile Philemon adlı yaşlı bir çiftin oturduğu fukara bir kulübenin kapısını çalmışlar. Bu yoksul karı koca misafirlerini görünce pek sevinmiş, Zeus ile Hermes’i içeri buyur edip ayaklarını yıkamış, yoksulluklarına aldırmadan hazırlayabildikleri en güzel sofrayı hazırlamış, sirkeye benzer şaraplarını misafirlerine ikram etmişler. Bunun üzerine Tanrılar yaşlı karı kocaya:
- “Ey iyi insanlar! Konukseverliğiniz karşılıksız kalmayacak! Dileyin ne dilerseniz.” demiş.
İhtiyarlar aralarında fısıldaştıktan sonra Philemon:
- “Biz bu yaşımıza kadar birlikte yaşadık. Özlemimiz şu ki, birimiz daha önce ölüp ötekini ihtiyar kollarla mezara taşımak acısını çekmesin. İkimiz de aynı anda ölelim” demiş.
İhtiyarların dilekleri kabul edilmiş. Aradan yıllar geçmiş, karı koca daha ne kadar ömürleri varsa yaşamış. Bir gün tapınağın önünde gençlik çağlarını anarlarken, Philemon Baukis’e bakmış ve onun taze ve yeşil yapraklarla titrediğini; Baukis de başını Philemon’a döndürünce onun kollarının dallara dönmekte olduğunu görmüş. İkisinin ayakları artık yere köklenmekte, ağaç kabuğu da gövdelerine bacaklarından yukarı yayılmaktaymış. İki ihtiyar birbiriyle, “Mutlu yaşadık” diye vedalaşmış. Ağaç kabuğu dudaklarını örterken, o sırada oradan geçmekte olan bir yolcu, bir dalın öteki dalla konuşmakta olduğunu sandığı bir ağaç görmüş. “Bana mı öyle geliyor?” diye şaşırıp durakalınca demincek işittiği insan sesinin, ağaçların rüzgârda fısıldayan yaprakları olduğunu anlamış.
Hey Koca Yurt, Halikarnas Balıkçısının en sevdiği kitabı ve okurlarından büyük bölümüne göre de yazarın başyapıtıdır. Kitabın sonunda şöyle yazar Balıkçı: “Bu yapıtın konusu Anadolu’nun düşünce bakımından değil, sanat bakımından tarihidir. Buraya dek, Anadolu'nun ırmak ve sularıyla akıldı. Dağları ve taşlarıyla sarmaş dolaş olundu. Denizlerinde yol alındı. Efsaneleri anıldı. İlkçağının tarihiyle gezildi. Hacılar'a, Çatalhöyük'lere uğrandı. Uzak geçmişin olayları gözden ve gönülden geçirildikten sonra, tüm bu yerlere, Hey Koca Yurt!.. Denmez de ne denir?'
Halikarnas Balıkçısı Anadolu’yu gezerken şimdilerde Antik Yunan adıyla anılan uygarlıkların Hellenistan’la bir ilgisinin olmadığını söyler. Homeros, Pythagoras, Thales, Herodotos ve Sappho Anadoluludur. İnançları da, dilleri de, yaşayışları da Atinalılardan farklı, Anadolu’ya özgüdür.
Hellenistan Hayranlığına İtiraz
Hey Koca Yurt, batılılar tarafından yazılan bilim ve sanat tarihi için bir düzeltme gibidir. Balıkçı’ya göre bilimin ve sanatın gerçek kaynağı Hellenistan değil Anadolu’dur. Ne yazık ki batılı ülkeler Anadolu kültürünü sahiplenirken, Anadolu’da yaşayan toplumlar hemşerilerini unutmuş gibidirler. Hey Koca Yurt Anadolu’yu ve dünyayı tanımak isteyenler için en temel başvuru kitabı gibi düşünülebilir. Anadolu’nun bilimsel ve sanatsal değerlerini bir araya getiren bu kitap Anadolu topraklarında yaşayan İyonyalılar, Likyalılar gibi uygarlıkların veya Alevilik gibi inançların Anadolu ırmaklarından beslenen ortak bir dile ve güzelliğe sahip olduklarını da anlatır.
Hey Koca Yurt, bu topraklarda yaşayan herkesin mutlaka ama mutlaka okuması gereken bir Anadolu destanı. Anadolu’ya, Anadolu uygarlıklarına ve dünyaya bakış açınızı değiştirecek bir başyapıt. Hey Koca Yurt, barışın, sanatın, sevginin ve farklı dillerde de olsa birbiri üstüne eklenen güzelliklerin bir derlemesi.
Balıkçı’nın başyapıtı Hey Koca Yurt’u indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için tıklayın.