RICHARD OSMAN’DAN İKİ KEZ ÖLEN ADAM: RAHATLAYIN VE KEYFİNİ ÇIKARIN
RICHARD OSMAN’DAN İKİ KEZ ÖLEN ADAM: RAHATLAYIN VE KEYFİNİ ÇIKARIN
Lynne Truss, The Guardian
Perşembe Günü Cinayet Kulübü dörtlüsü ileri yaşların gerçekliklerine dikkat çeken komik bir devam kitabıyla dönüyor.
Richard Osman’ın ilk komik polisiye romanı Perşembe Günü Cinayet Kulübü’nün başarısı kimseyi şaşırtmadı. Osman, çok sayıda insanın bir arada olmaktan büyük keyif aldığı, çok sayıda insanın, “Çok haklısın Richard” cümlesine haftada en az 17 kez güldüğü çok sevilen bir televizyon kişiliği. Sunduğu Pointless adlı programın sadık bir izleyicisi olarak yalnızca bir kez, söylediği bir şeye hiç katılmadım; o da ekşi mayalı ekmeğin kızarmış ekmek olmaya uygun olmadığını söylediğindeydi.
Osman’ın kitaplarıyla ilgili öngörülemeyecek olansa böyle olağanüstü bir şekilde satmasıydı ya da bu kadar iyi olması. Ama kitapların formülü şeytani derecede zekice: Kent’te bir emekli köyünde yaşayan ileri yaşta dört kişi 5000 parçalık bir yapboz yapmak yerine kafa kafaya verip cinayetler çözmeye karar veriyor. Tabii bunda liderlerinin eskiden Gizli Servis’te çalışan ve sürekli 1970’lerin Batı Berlin’ine komik geri dönüşler yaşayan Elizabeth Best olmasının da payı büyük. Ama diğerlerinin de kullanışlı, Yenilmezler Toplanın tarzı birbirini tamamlayan yetenekleri var. Ron kendisine söylenen her şeye hemen inanmayan solcu bir eski sendika temsilcisi. Oldukça düzenli olan emekli psikiyatrist İbrahim’se yalnızca listeler yaptığında ya da bir şeyleri açıkladığında mutlu oluyor. Ancak en unutulmaz kişi, hiçbir şeye şaşırmayan, neşeli Joyce. Eski bir hemşire olan Joyce’un, kafası kesilmiş bir cesedin yanında bile birinin bluzunun renginin tonu hakkında yorum yapma ihtimali çok yüksek. Hikâyenin hatırı sayılır bir kısmını o anlatıyor, esprilerin çoğu da onun kısımlarında.
Yeni kitapta zaman akıyor, bir şeylerin değiştiği de hissediliyor. Dörtlünün yerel Fairhaven polis dedektifleriyle –genç Donna ve patronu Chris- tanışıklıkları da artık sağlam bir dostluğa dönüşmüş durumda; son derece yapılı olan Polonyalı inşaatçı Bogdan da benzer şekilde güvenilir biri. Herkesin hikâyesi güzelce anlatılıyor. Bu kitapta yeni kötü insanlarla da tanışıyoruz: Mahallenin serseri çocuklarından biri; uyuşturucu taciri, çetin ceviz olan bir kadın, (neyse ki) Bogdan’ın yanındayken dizlerinin bağı çözülüyor; Elizabeth’in hovarda eski kocasının anlık bir kararla çaldığı elmasları mafya için saklayan suç dünyasında tanınmış bir “aracı” adam. Tüm bu kötü insanları yakalayıp onlara şiddetli cezaları hak ettikleri kadarıyla dağıtmak için Elizabeth’in dehasının tamamını kullanması gerekiyor, tabii bu esnada (ki işin akıllıca kısmı da bu) bunlara eşlik edecek riski de – tehlikeli suçlularla karşı karşıya kalma riskini- ortadan kaldırıyor. Evet, tehlike hissi hiç yok. New York mafyasından silahlı ve öfkeli bir adam geldiğinde bile okurun Joyce ya da Elizabeth’in yanlışlıkla kafasına kurşun yiyeceğine dair bir endişe duymasına gerek olmuyor.
Komik polisiye yazan bizlerden sıkça neden bu türe çekildiğimizi açıklamamızı isterler. Açıklayamayız. İşin özü sizin eğlenceli bir eser sunarken tavrınızın ne olduğudur. Başka yazarların suç ve sefalet temalarını işlemesine bir itirazınız yoksa rahatlayın ve bu son derece eğlenceli romanın tadını çıkarın. Ve tabii her şey komedi üzerine kurulmuş değil. İki Kez Ölen Adam’daki komedi, karakterlerin üzücü gerçeklerle de karşılaşmasını sağlıyor: Zamanın hızla akıp geçmesi; ölen ya da demansa yakalanan sevdiklerini kaybetmeleri; modern dünyada kendilerini güvende hissetmemeleri; yetişkin çocuklarının onları aptal ve yorucu bulması. Osman’ın karakterlerini bu farkındalıklar temellendiriyor ve onları yeniden görmek için can atmamızı sağlıyor. Yalnızca tek bir kişisel notum olacak; şekeri bıraktığım bir diyetteyken bu kitabı okumakta epeyce zorlandım. Kitabın içinde geçen ilk çikolatayı atlattım ama sonrakilerde iradem neredeyse kırılıyordu.
Çeviren: Ceren Ceylan
Yazının orjinalini görmek için tıklayınız.
Kitabı incelemek için tıklayınız.