Sivas Katliamının Romanı: Şeytanminareleri
gün geceye karıştı birden
uzak uğultuların ucunda kuşlar uçuyor
kanatlarında kül bulutları*
O bir insan!
“İtfaiye araçlarının üzerindeki merdivenin onların bulunduğu pencereye doğru uzatıldığını gördüler Gökler, yangının kızıllığıyla sararırken karanlıkta insan yüzleri, öfkeyle, merakla bakan insan gözleri, birer ateşböceğine döndü.
Merdivenden önce şeytanminarelerinin öykülerini kalplerine sakladıkları yazar, ardından arkadaşı inmeye başladı ama kalabalıktan biri uluyarak bağırdı:
‘Kurtarmayııın! Asıl ölmesi gereken o!’
Tanrısal bir güçle verdiği yargının orada yerine getirilmesini isteyenin gözlerinde binlerce yılın kana susamışlığı toplanmıştı, binlerce yılın hıncı parlıyordu.
Lütfü haykırdı:
‘O bir insan!’
Sesinin gücüne kendisi de şaşırdı. Bütün bildiklerinin özeti gibi geldi o an. ‘Vahşetin Çağrısı’yla toplanan kalabalığa haykırdığı bu söz.”
“Bütün yaşadıklarımızı anımsıyorum. Anımsamak acı verir insana. Anımsamak özletir.”
2 Temmuz 1993’te Sivas Katliamından yara almadan kurtulan Hidayet Karakuş yıllar sonra, yaşanan acının sözcüklere dökülmesini şöyle anlatıyor romanında:
“Konuşmak insanın yarasını sağaltır. Acısının derinlerindeki köklerini bir mıh gibi çeker çıkarır yüreğin içinden. Konuşmak unutmaktır; konuşmak anımsamak; acılarını savurmak, başka ruhlara aktarmaktır. Yaralanmaktır yeniden, yaralarla yaşamayı öğrenmek, adını koymadan yaraları kutsamak. Konuşmak yaralamaktır suskun akılları. Sözcükler merhemdir, yumuşatır iç acılarımızı; kimi zaman kezzaba döner sözcüklerin seslerine gizlenen öykülerin ruhumuza serptiği zamanlar. Sözcükler ağılıdır. Neşelidir. Umutludur. Sözcükler gelecektir.
Konuşmayı ben istemedim. Sustum, yıllarca sustum ama rahat bırakmadı beni, belleğimde mayalanan, yakama yapışan öyküler. Onlardan kurtulmak için, onlar peşimi bıraksınlar diye konuşuyorum. Ne ki konuştukça çoğalıyorlar. Konuştukça içime esen bir rüzgârla yelkenimi şişirip beni de sürüklüyorlar açık denizlere.
Bütün yaşadıklarımızı anımsıyorum. Anımsamak acı verir insana. Anımsamak özletir. Düşlerini geri getirir, unutturur anımsamak elimizdekini. Anımsamak delirtir insanı.”
“Cumhuriyet Burada Kuruldu Burada Yıkılacak”
Hidayet Karakuş romanında yalnızca yakılan arkadaşlarını değil, Madımak Oteli’ni kuşatarak, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” şeklinde slogan atan kalabalığı da anlatıyor. İnsanların içlerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüklerini tarihsel bağları içinde sorguluyor. Şeytanminareleri acının olduğu kadar sorgulamanın, araştırmanın, aşkın, sevginin, güzelliklerin de romanı.
“Yaralarımızın İyileşmesi İçin Yüzyıllar Gerekiyor”
2015 yılında Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun'un sorularını yanıtlarken, “Sağ kurtulmakla sağlıklı kurtulmak farklı elbette. İnsanlık yaralarımızın iyileşmesi için yüzyıllar gerekiyor hem bize hem tüm insanlığa” diyen Hidayet Karakuş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Olaylara tarihin penceresinden bakmaya, daha nesnel düşünmeye çalışıyorum. Çünkü sorun yalnızca Sivas’ın değil, ülkenin, dahası yüzyılların sorunudur.”
2010 yılında önce Orhan Kemal Roman Armağanını, sonrasında ise Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülünü kazanan Şeytanminareleri farklı anlatım tekniklerinden yararlanan yenilikçi bir roman.
* Hidayet Karakuş / Ateş Mektupları
Hidayet Karakuş’un “ve” bağlacını hiç kullanmadan yazdığı Şeytanminareleri kitabını satın almak için tıklayın.