“Uğursuz Gece” İçin İlham Kaynağım: Mary Shelley’nin “Frankenstein”ı

Tüm zamanımı yazarlığa adamadan önce 20 yıl İngilizce öğretmeni olarak çalıştım. Bu işin sevdiğim pek çok yönü vardı; gençlerle bir arada olmak, kitaplarla ilgili konuşmak. Ama tabii bir Ölü Ozanlar Derneği değildi. İşin aslı, Cuma öğleden sonra son derste size boş gözlerle bakan gençlere en sevdiğiniz romanı anlatmaya çalışmak biraz yıkıcı olabiliyor.

Öğretmenlik yıllarım boyunca bir klasik metin öne çıktı; gençler bunu gerçekten sevmiş, anlamış gibiydi. Bu metin, Mary Shelley’nin “Frankenstein”ıydı.

Her şeyden önce kısa bir kitaptı. (öğrenciler için kısa bir romanın çekiciliğini hiç küçümsemeyin) Defalarca sinemaya uyarlanmıştı. (yani Cuma günü son dersin gerektirdiği görsel malzemelere sahipti) Gotik korkuyla dolu bir hikâyeydi.

Ama yalnızca bu nedenlerden ötürü ilgi çektiğini düşünmek haksızlık olur. Mary Shelley (o zamanlar bekâr olan Mary Godwin) Frankenstein’ı yazarken yalnızca 17 yaşındaydı. Babasının itirazlarına rağmen o zamanlar başka biriyle evli olan, fevri, (güya) zengin Percy Shelley ile Avrupa’ya kaçmıştı. Mary’nin kendi annesi onu doğururken ölmüştü. Frankenstein’ı yazdığı esnada da kendisi hamile kalmış ve düşük yapmıştı. O, isyan eden, babasına başkaldıran, kaybın getirdiği kederle çok hızlı büyümek zorunda kalan bir gençti.

Kişisel trajedileri bir yana –ki daha birçoğu gelecekti- Mary Shelley son derece zeki, eğitimli bir genç kadındı. Ancak 1800’lerin başı olduğundan zekâsı, sık sık etrafındaki yaşıtı olan erkeklerin gölgesinde kalırdı. Öyle ki, yazar, 1818’de Frankenstein çıktığında bir skandal yaşanmasından, kendisiyle dalga geçilmesinden korkarak kitabı isimsiz olarak yayımlatmıştı. Hikâyesinin bu kısmını, çok insani bir düzeyde oldukça ilginç buluyorum. Bu durumla empati kurabilen genç okurlar gördüğüm anda kafamda bir ampul yandı.

Frankenstein yalnızca bir korku hikâyesi de değildir. Evet, bolca vahşet, kan ve uzuv içerir. Ancak sizi asıl etkileyen tekerrür eden temalardır; reddediliş, önyargı, kim olduğunuz yerine dış görünüşünüzle yargılanmanız, kibir ve körü körüne hırs nedeniyle ödenen bedeller. Shelley, yaratığına kendi iç anlatısını veriyor ki böylece yaratık en azından davranışlarını temellendirmeyi deniyor. Belki de ona duyduğumuz, kafamızda yer eden bu sempati, kitabın en şaşırtıcı ve entelektüel yanını oluşturuyor.

Benim hikâyem olan Uğursuz Gece’ye dönersek…

Bu kitap, İngilizce öğretmeniyken bana ilham veren, bildiğim ve çok sevdiğim bir metinden ilham aldı. Nihai hikâyeyse yazar olarak tamamıyla bana ait.

Hikâye, 1816 Haziranında Diodati Villası’nda başlıyor. Dış anlatı, Felix’in bakış açısıyla aktarılıyor. Yakın zamanda özgürlüğünü kazanmış bir siyahi olan Felix, Diodati Villası’nda uşak olarak çalışıyor, kendisini geliştirmek için elinden geleni yapıyor. Aynı zamanda ürkünç hikâyelere zaafı var ve o gecenin sohbetlerine de kulak misafiri oluyor. Lord Byron’ın hikâyesi, kapının vurulmasıyla bölünüyor. Kapıyı açması için gönderilen Felix, kapıda yara izleriyle kaplı tuhaf bir kız buluyor. Kız, Mary Shelley’yi aradığını söylüyor; bir de anlatacak kendi tuhaf hikâyesi var.

Uğursuz Gece’de gerçek kişiler, kurgusal karakterlerle aynı dünyayı paylaşıyor. Kimi isimler Frankenstein’dan alındı; kitapta Bayan Moritz, Agatha, Felix ve Lizzie (Elizabeth) var. Gizliden gizlice elektrikle deneyler yapan bir bilim insanı var. Korkunç sonuçları olan, şimşeklerin çaktığı bir fırtına, baba ile çocuk arasında gerilim, sonuçları ters giden hırslar var. Gelişmelerin, bilimin 19. yüzyıldaki ilerlemesini ve geleneklerine tutunan dünyanın yapısını mümkün olduğunca yakalamaya, aktarmaya çalıştım.

Bunu başarıp başaramadığım okurların takdirine kalmış. En azından genç yetişkinlerin, gotik kurgunun bir parça tadını almasını umuyorum. Neredeyse 200 yıl önce yazmış olmasına rağmen Frankenstein’ın gündeme getirdiği sıkıntılar –ırkçılık, cinsiyetçilik, pervasız kişisel hırslar- bugün hâlâ güncelliğini koruyor.

Eğer Uğursuz Gece’yi okuyan biri Google’dan Mary Shelley’ye bakarsa ya da gidip Frankenstein kitabını alırsa yazar olarak çok mutlu olurum. İçimdeki İngilizce öğretmeni de bundan oldukça gurur duyar.

EMMA CAROLL

 

* Bu yazı Uğursuz Gece kitabının çevirmeni CEREN CEYLAN  tarafından çevrildi.

Bu yazının orijinali Faber & Faber'de yayımlanmıştır. 

Uğursuz Gece kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat