Yeni Bir Hemingway Romanı: Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine

Bilgi Yayınevi, Hemingway külliyatının eksik bir parçasını tamamlıyor: Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine

Aşk, savaş ve ölümle nasıl başa çıktığımıza dair Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine, 1950’de, Hemingway’in son romanı Yaşlı Adam ve Deniz’den hemen önce yayımlandı. Nehrin Ötesine ve Ağaçların İçine, aynı yıl New York Times Çok Satanlar Listesi’nde birinci sıraya yerleşti ve zirvede yedi hafta geçirdi. Nehrin Ötesine ve Ağaçların İçine, Hemingway’in bu listede birinci olan ilk ve tek romanı.

Hemingway’in, savaşlarla geçen yirminci yüzyılın insanlıktan çıkarıcı kanlı zulümlerine meydan okuduğu bu roman, aynı zamanda yazarın içindeki hayal kırıklıklarını, burukluğu ve öfkeyi dışavuran yarı-biyografik bir niteliğe de sahip.

Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine

Savaş yeni bitmiştir. Venedik’te, emekli Albay Richard Cantrell, "sizin ya da herhangi birinin kalbini kırabilecek kadar güzel bir yüze" sahip genç İtalyan Renata’ya âşık olur. Albay’ın yaşı ilerlemiş, rahatsızlıkları artmış ve endişe verici bir hale bürünmüştür. Renata, gençliğinin baharında, hayat dolu bir genç kadındır.

Savaş yaraları iyileşememiş Albay Cantrell, Renata’nın aşkının tazeliğiyle ölümün kıyısında bir süreliğine yeniden doğar. Yaşamıyla hesaplaşması süren Albay için zamanın durduğu yerde geçici bir ölümsüzlük ânına şahit oluruz.

Albay, şimdiye dek yaşadıklarını kendisini dinlemek isteyen Renata’ya anlatır, anlattıkça açılır. Yükleri hafifler, fakat endişesi dinmez. Ölümden mi korkar, yoksa Renata’yı kaybetmekten mi?

“Üç kadın sevdim hayatımda ve üç kere kaybettim. İnsan onları bir taburu kaybeder gibi kaybediyor; yanlış hükümlere vararak, imkânsız koşullar altında yerine getirilmesi imkânsız emirler vererek. Ayrıca acımasızlıktan. Hayatım boyunca üç tabur, üç de kadın kaybettim; şimdi de dördüncü ve en güzelindeyim. Peki bu işin sonu hangi cehennemde biter?”

Nehrin Ötesine Ağaçların İçine, koca bir yüzyılı bir araya getiriyor. Albay’ın avlanmaya çıktığı üç günde geçen romanda okuyucu, kendini koca bir ömür, yeni başlangıçlar, ve yirminci yüzyıl savaş tarihinin en önemli olayları arasında buluyor.

“Ölüm çok boktan bir şey diye düşündü. İnsanın vücuduna azar azar sokulur ve nereden girdiğini belli bile etmez. Bazen de canavarca saldırır. Bazen suyu kaynatmadan içmekle, bazen çizmenin konçunu adamakıllı çekmediğin için bacağını ısıran bir sivrisinekle, bazen de savaşta yaşadığımız gibi yeri göğü inleten büyük bir alev topunun eşliğinde gelir ölüm. Bir makineli tüfeğin gürültüsü başlamadan hemen önce işittiğin küçük çıtırtı sesleriyle gelir  (…)

Çoğu kişiye yataktayken gelir, bilirim, aşkın zıddı gibidir. Neredeyse bütün hayatım boyunca ölümle yaşadım ve ölüm dağıtmak mesleğim oldu. Ama şimdi Gritti Palace Oteli’nde geçirdiğimiz bu soğuk, rüzgârlı sabah saatlerinde bu kıza ne anlatabilirim?”

Ernest Hemingway'in Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine kitabını Volkan Ersoy imzalı yeni çevirisiyle satın almak için tıklayın.

Kapat