Yöneticileri Eleştirmeyi Öğreten Bir Eğitim Sistemi
“Cumartesi günleri düzenlenen serbest forumlarda öğrencilere okulları hakkında her türlü eleştiriyi dile getirme olanağı sağlanmıştır. Bu forumda o hafta içindeki çalışmaların olumlu olumsuz yanları, öğretmenlerin, yöneticilerin tutumları değerlendirilir, eleştirilir.”
Eğitimde ortaöğretim yaşında uygulanan bir yöntem bu. Amaç, gerektiğinde yöneticileri açık yüreklilikle eleştirebilen, gerektiğinde özeleştirisini verebilen, kendine güvenli, yaptığının ve yapmadığının sorumluluğunu taşıyacak bireyler yetiştirebilmek.
Teorik eğitim dışında, çocukların çalışma hayatında ve günlük yaşamda karşılaşabilecekleri sorunları nasıl çözebileceklerine dair pratik bilgiler de uygulamalı olarak gösteriliyor. Teknik becerilerini geliştirmeye dönük iş eğitimine ve üretime ayrılan saatler var. Yine çocukların yaratıcı potansiyellerini açığa çıkarmaya dönük kültür sanat etkinlikleri önemli bir yer tutuyor.
Bu söylediklerimden bazıları şimdilerde çokça karşılaştığımız özel okul reklamlarından tanıdık gelebilir. Ama ben 70 yıl öncesinin Türkiye’sinden bahsediyorum.
Eğitim, insanlık tarihinin başından beri uğraşılan temel konulardan biri. Beslenme, barınma ve sağlıkla birlikte insanın temel ihtiyaçlarından biri olarak görülen eğitim; aynı zamanda insanların üzerinde en çok tartıştığı, ülkelerin yönetim sistemlerine ve yöneticilerin tavrına göre üzerinde en çok oynanan, sistem değişikliği yapılan bir alan. Öyle ki ülkemizde eğitim sisteminde yapılan değişiklikleri zaman zaman eğitimciler bile takip edemez duruma gelir.
Köy Enstitüleri Sistemi de Türkiye’de 1940’lı yıllarda uygulanan özgün bir eğitim sistemi. Toplam nüfusun %85’inin okuma yazma bilmediği, yine toplam nüfusun %80’inin köylerde yaşadığı bir dönemde, insanlara hızla genel kültür birikimi ve günlük sorunları çözebilme becerisi kazandırarak, onları yetkin bireyler haline getirmek için düşünülmüş. Bir süre uygulandıktan sonra siyasi iktidarın değişmesiyle kapatılmış. Ama kapatılmasının üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen yankıları hâlâ sürüyor. Neden?
Bu soruya sağlıklı, objektif bir cevap bulabileceğimiz bir kitap var elimizde. Köy Enstitüleri üzerine yazılan ilk kitap değil bu kuşkusuz. Özellikle mezunlarının Köy Enstitüleri üzerine yazılmış kitaplarından hatırı sayılır bir külliyat oluşmuş durumda. Öyle ki, konunun meraklıları dışındakiler “yine mi Köy Enstitüsü kitabı?” diyebilirler. “Hep aynı şeyleri tekrar edip duruyorlar, anılarını anlatıyorlar, nostalji yapıyorlar” diyenler de olabilir. Bu önyargıları bir yana bırakıp kitabı elimize aldığımızda farklı bir çalışmayla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Çünkü bu araştırma Köy Enstitüsü mezunlarının katıldığı kapsamlı bir anket çalışmasına dayanıyor. Bu özelliğiyle de, daha önce mezunlar tarafından kaleme alınmış kişisel görüşleri temel alan değerlendirmelerden ve anı kitaplarından ayrılıyor. Bahsedilen kitapların çoğunda doğal olarak sadece yazarının görüşüne dayanan tespit ve yorumlar varken, bu kitapta ilk kez 165 mezunun olumlu olumsuz görüşleri bilimsel yöntemlerle tek potada birleştirilmiş, genel ve özel eğilimleri yansıtan istatistiki bilgiler çıkarılmış.
Anket çalışmasında eğitimin/eğitimcilerin yeterlilik düzeyinden “iş eğitimi” olarak ağır işlerde çalıştırılıp çalıştırılmadıklarına, Enstitü içindeki kız-erkek ilişkilerinden dayak olup olmadığına kadar ayrıntılı sorularla Köy Enstitüleri ile ilgili olumlu-olumsuz bütün veriler toplanmaya çalışılmış. Mezunlar, enstitü öğrenciliğinin ötesindeki hayat hikâyeleriyle bütünlüklü olarak değerlendirilmiş. Farklı enstitülerden farklı insanların pozitif ve negatif düşüncelerine, eleştirilerine, iyi ve kötü yaşanmış anılarına yer verilmiş. Böylece sadece olumlu, güzel yanları ele alan bir “güzelleme” değil, özellikle “nasıl bir eğitim” sorusuna cevap arayanların yararlanabileceği, olabildiğince objektif bir araştırma-inceleme çalışması ortaya çıkmış.
Eğitim sistemleri üzerine çalışanların, eğitimde praksis, politeknik, ezilenlerin pedagojisi gibi konularda araştırma yapanların özellikle incelemesi gereken bir yardımcı kitap. Topladığı verilerle araştırmacılar için yeni araştırmalara kaynaklık edebilecek nitelikte bir çalışma olma özelliğini de taşıyor.
Aynı zamanda basit kurgusu ve teknik terimlere boğulmayan akıcı anlatımıyla, bu eğitim sistemi konusunda hiç bilgi sahibi olmayanların da, ne olup ne olmadığı hakkında fikir edinebilecekleri derli toplu bir kaynak kitap.
Bu kitap okunduğunda, 78 yıl önce açılmış, kapatılmasının üzerinden de 64 yıl geçmiş olan Köy Enstitüleri’nin neden hâlâ gündeme geldiği, neden hâlâ üzerine kitaplar yazılıp, tartışmalar yapıldığı vb. sorulara cevaplar bulunabilecek ve belki bu okuma eğitim alanında yeni araştırmalar için teşvik edici olacak.
Mesut Örs
* Bu yazı ilk olarak kitapeki.com sitesinde yayımlanmıştır.
Mustafa Gazalcı'nın Köy Enstitüleri Sistemi / Mezunları Üzerine Bir Araştırma kitabını indirimli ve avantajlı kargo seçeneğiyle almak için tıklayın.