Yunan Askerinin Gözünden Kurtuluş Savaşı
Savaşlar kin ve nefret duygusuyla, barış ise dostlukla beslenir. Hidayet Karakuş’un “Anne Beni Bekleme” romanı, bir Yunan askerinin gözünden Anadolu topraklarında filizlenen umudun, barışın ve direnişin destanı.
Mustafa Kemal Çanakkale’de ölen Anzak askerleri için "Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." demişti. Avusturalya Hükümeti de Kanberra’da ilk kez bir düşman komutanı, Mustafa Kemal için bir anıt yaptırıp altına bu sözlerini yazmıştı.
Hidayet Karakuş’un “Anne Beni Bekleme” romanı da benzer bir bakış açısının ürünü. Kocasını Girit savaşında yitiren Maria, oğlu Pandeli’yi Anadolu’ya bir savaşa göndermek istemese de buna mecbur kalır. Pandeli, İzmir’e çıktığında, içinde Anadolu’ya sahip olma isteği ve coşkusu vardır. Trakya’da, Sakarya’da, Afyon’da, Manisa’da, İzmir’de bu istek yavaş yavaş azalıp yerini annesinin yanına dönme arzusuna bırakır. Hidayet Karakuş savaşın getirdiği yıkımı, bir Yunan askerinin gözünden anlatırken kazanma arzusunun nasıl bir zalimliğe dönüştüğünü de gözler önüne seriyor.
Karakuş’un romanı insanlığa, barışa, dostluğa bir çağrı. Bir yandan savaşın acımasızlığıyla boğuşurken, diğer yandan annesiyle mektuplaşan Pandeli’nin değişimiyse tıpkı bir meyvenin olgunlaşması gibi. Barışın değerini unutan herkesin okuması gereken bir Anadolu destanı “Anne Beni Bekleme”. İzmir’e karşı kıyıdan, düşman hattından bakarken annelerin nasıl ortak bir yazgıda buluştuklarını gösteren evrensel bir barış manifestosu “Anne Beni Bekleme”.
Kitap ilk sayfasından son sayfasına kadar bir çırpıda okunuyor. Bir yanda savaş, diğer yanda özlem. Bir yanda analar, diğer yanda çocuklar. Bir yanda atlar, diğer yanda silahlar. Anadolu şehirleri gözünüzün önünden yanarken, kitabın sayfalarından bazen bir Yunan askeri, bazen köylü bir kadın beliriyor. Arka plandaysa bir Azeri türküsü:
Yeryüzünde dostu olsun gerek insan insana
Kalbimdeki bu arzular, arzusudur zamanın
Ben anayım bu sesimde yerin göğün derdi var
Sulha gelin ey insanlar, yoksa dünya mahvolar.
Hidayet Karakuş’un sömürgecilere direnen bütün uluslara adadığı “Anne Beni Bekleme” romanını mutlaka okumalısınız. Kurtuluş Savaşına bugüne kadar hiç bakılmamış bir cepheden, karşı kıyıdan bakan müthiş bir roman “Anne Beni Bekleme”. Bir kez okumaya başlayınca, bir daha elinizden bırakamayacak, Maria’nın oğluna yazdığı mektupları ömrünüz boyunca unutamayacaksınız:
“Oğlum Pandeli, gözümde tütüyorsun. Her gün akşamları ortadan uzun boyun, kumral başın, karaya çalan koyu kahverengi gözlerinle gülerek kapıdan giriverecekmişsin gibi geliyor bana. Çok korkuyorum oğlum. Savaşta o güzel yüreğinin katılaşmasından korkuyorum. Savaşsa savaş ama insanlığını yitirme sakın…”